Bellanın ağzından bu seferde
12.Korkular
Edward’la çıkalı 1 ayı çoktan geçmişti ve her şey mükemmel denilebilicek şekilde ilerliyordu.
Onunla çok mutluydum onu her şeyden çok seviyordum Edward kusursuz biriydi çok nazikti sırf bana değil tüm etrafına karşı öyleydi o benim yaşamımdı bundan sonra onsuz olamazdım yaşayamazdım.
Geçen haftalarda kardeşleriyle tanışmıştım hepsi çok iyilerdi.
Alice zaten en yakın arkadaşım olmuştu Emmet’i çok seviyordum çok komik biriydi karşısında bir evi yaksalar ondan dalga konusu çıkarabilicek biriydi.Rosalieyide seviyordum her ne kadar benden pek hoşlanmasa da iyi biriydi ama katlanılamaz derecede kibirliydi ama onu hoş görüyordum ailesini kaybetmişti kimsesi yoktu kolay bir şey değildi.
Hele Jasper çok içine kapanıktı anladığım kadarıyla sırılsıklam Alice’ye aşıktı.Onun yanındayken çok rahat oluyordum sessizliği bana huzur veriyordu.
Esme annemin çok yakın arkadaşı olmuştu özellikle yan mağazayı restore etmeye başladığından beri.
Carlisleyle tanışma imkanım yoktu ama kasabamızın doktoruydu ve orta yaşta ki bayanların ilgisini çektiği belliydi ki her zaman hasta oluyorlardı.
Öğlen olmuştu ders arasında gidip kantine oturmuştuk bugün Edward’ın kardeşleriyle oturmak yerine ayrı bir masada oturduk. Yiyemiyeceğimi bildiği halde Edward ne olur olmaz diye iki kişiden daha fazla kişiyi doyurabilecek şekilde yiyecek almıştı.
“Aşkım yine abartmışsın farkında mısın?” dedim gülümseyerek.
Başını yana eğip bana baktı ve tuttuğu elimi alıp öptü.
“Etraftan ilgi toplamak istemeyiz dimi aşkım” dedim ve beni büyüleyen gülümsemesiyle bana baktı.
Öğle arası bitmişti dersliklerimize doğru gitmiştik.Edward ile 1 aydır birlikle olmamıza rağmen hala Mike’ın şaşkın bakışlarından kurtulamıyorduk.Bizi yan yana görünce sanki ilk defa görmüşçesine şaşırıyordu böyle salak tepkileri beni deli ediyordu.
Ders bitmişti arabalarıma doğru ilerliyorduk ve telefonum çaldı.
“Alo Bella hemen yanıma gelebilir misin?” diye sordu annem ve sonradan “Tabi okulun bittiyse” diye ekledi.
“Evet anne şimdi çıktık tamam hemen gelirim “dedim ve kapadım niye bu kadar telaşlanmıştı kesinlikle bir sorun vardı.
Ben düşüncelerle boğuşurken Edward “Bella” diye seslendi.
Bir anda gerçek dünyaya döndüm kafamı salladım.
“Ah dalmışım aşkım annem aradı yanına gitmemi istiyor hemen gitmem lazım anlaşılan önemli bir konu var ortada” dedim.
“Gelmemi ister misin?” dedi.
“ Sanırım gerek yok akşam seni ararım” dedim onu yanağından öpüp gözlerinin içine baktıktan sonra arabama bindim.
Dikkat çekmemeye çalışarak hızlı bir şekilde pastaneye gittim.Arabadan koşarcasına indim hemen pastaneye girdim.
“Evet anne geldim noldu anlat bana!” dedim hızlıca.
“Sakin ol ve lütfen söylediklerime düzgün bir şekilde tepki ver çevrede insanlar var unutma tatlım” dedi.
“Seni dinliyorum” dedim iyice merak etmiştim.
“Mark buraya geliyormuş” dedi ve ben tezgaha zor tutundum kusursuz dengeme rağmen resmen ayaklarımın bağı çözülmüştü.
“Ne yani buraya mı geliyor ne için anne çok önceden gitmişti bırakıp gitmişti şimdi neden anne neden!” dedim şok olmuş bir vaziyette.
“Sakin olmanı söylemiştim insanların dikkatini çekiyorsun tatlım lütfen” dedi annem sakinleştirici bir ses tonuyla kolumu tutmuştu.
“Umurumda değil anne anladın mı bırak beni “dedim kolumu ondan kurtarıp kendimi hemen arabama attım.Nereye gittiğimi bilmiyordum ama gidiyordum.
Ve sonunda Port Angeles yakınlarında durmuştum bir ormanın yanında.
Hıçkırıyordum yine elimde olmadan niye geliyordu şimdi beni yıllar önce bırakmamış mıydı aptal bir vampir kız uğruna onunla mutlu değil miydi onun kalıntılarını tam kafamdan atmışken Edward’a tam anlamıyla aşık olmuşken ondan daha çok birine değer vermişken niye geri dönüyordu onu burada bağlıyacak hiçbir şey yokken neden geliyordu tekrardan benim hayatımı darmaduman etmek için mi yapıyordu bunları!
50 yıl olmuştu onu hayatımdan atalı zaten ona aşık değildim sadece babamın yokluğunda ona sığınmıştım ona güvenmiştim onu bir sığınak gibi görüyordum bir zamanlar her şeyimdi ama o beni bırakıp gitmişti.
Söylediği laf ise
“Bella senin yıkıntılarını toplamaktan sıkıldım ben başka birine aşık oldum” deyip çekip gitmişti.
Ne olmuştu benim yıkıntılarım şuan onun ilgisini mi çekmişti o kusursuz kız onu terk mi etmişti yoksa.
Gece yarısına kadar durup düşündüm çıldırıcak gibi oluyordum o geldiğinde Edwarda ne diyecektim ya Mark Edwarda zarar vermek isterse napardım.
Dayanamıyacak gibi oldum kafamı dağıtmam gerekiyordu ormana doğru koşup birkaç geyik avladım ama kafamdan atamıyordum düşünceleri.
Arabama dönmüştüm ve sonunda telefonuma bakmayı akıl etmiştim.
12 cevapsız vardı.
11i annemdendi 1ide Edwardandı.
Nasıl unutmuştum ona gece onu arıyacağımı söylemiştim.Saate baktım çoktan 2yi geçmişti bile aramaktan vazgeçip eve doğru ilerledim.
Eve gittiğimde annem kapıda beni bekliyordu.
“Bella nerdesin sen pastaneden çıldırmış gibi çıktın gittin ne düşünmemi bekliyordun söyler misin?” dedi sinirle belli ki çok paniklemişti.
“Tamam anne özür dilerim haber vermeliydim ama beni de anlamayı denesen Mark geliyor ve benim hayatımda Edward var sence ne demeliyim Edwarda peki ya Mark Edwarda bir şey yapmaya kalkarsa nolucak anne söyler misin bir cevabın var mı?” diye bağırmaya başladım ve ardından kendimi dizlerimin üstüne atıp ağlamaya başladım.
“Tamam tatlım sakin ol bakalım Mark gelsin her şeyi öğreniriz sen merak etme Mark’ın Edwarda dokunmasına izin vermem!”dedi kendinden emin bir ses tonuyla.
“Anne lütfen komik olma Mark’ın neler yapabiliceğini benim kadar sende çok iyi biliyorsun beni sakinleştirmek için yalan söylemene gerek yok!” dedim ve odama koştum.
Bütün gece o salak fikirlerle boğuştum durdum sabah olmak bilmiyordu acı çekiyordum sadece Edward’ı görüp acılarımı azda olsa dindirmek istiyordum.
Birkaç dakikalığına sadece onu düşündüm beni rahatlatıyordu onun güzel yüzü o gülüşü beni sakinleştiriyordu onsuz yaşayamazdım evet Markı sevmiştim ama hiçbir zaman Edward’ı sevdiğim gibi olmamıştı o hep yanımdaydı ama Mark için böyle heyecanlanmıyordum ona acılarımdan saklanmak için gidiyordum sadece bunun için…
Ve sabah olmuştu berbat görünüyordum hemen duşa girdim çilekli şampuanım rahatlatmıştı beni.
Duştan çıkınca azda olsa normale dönmüştüm hemen en sevdiğim beyaz pantolonumu ve Edward’ın bana çok yakıştırdığı mavi kazağımı giydim.
Yüzüme renk verdikten sonra insana benzemiştim.Aşağıya indim annemi öpüp kapıya yöneldim.
Kapıyı açtığımda gördüğüm altın rengi gözler nefesimi kesmişti bu Edward’ı gördüğüm zamanki nefesimin kesilmesine benzemiyordu içinde korku barındırıyordu bu sefer.
Beklediğimden erken gelmişti hiç değişmemişti altın rengi gözleri orta kalınlıktaki dudakları kemer burnu hala aynıydı.Hala çok yakışıklıydı ama benim için bir ifade etmiyordu.
“Bella “ dedi ve özlemle bana sarıldı.Bense ağzım açık bir şekilde kaskatı kesilmiş bir heykele benziyordum.
Ellerimle onu kendimden uzaklaştırdım kafamdan hayır bunu Edwarda yapmıyacağım yapmıyacağım diye kendime söz veriyordum.
“Mark” dedim huzursuz birşekilde.
“Beni gördüğüne pek sevinmiş gibi görünmüyorsun Bella” dedi belli ki darılmıştı ama onun duyguları şuan hiç umrumda değildi kafamı karıştırmasına izin vermiyecektim.
“Ne bekliyordun Mark gelişine özel parti vermemi falan mı?” dedim.
“Tamam haklısın ama özledim seni yıllar oldu görüşmeyeli”
“Evet haklısın ama birkaç yüzyıl daha görüşmesek inan seni özlemezdim”
“Bakıyorum da bana karşı kızgınsın haklısında ama beni dinleyince hak vericeksin eminim” dedi.
Ve annem konuşmamıza daldı.
“Mark hoş geldin “ dedi annem gülümseyerek.
Anneme ters ters baktım ona iyi davranmasını istemiyordum rahatsız ediyordu bu beni.
“Hoş bulduk Rene izin verirsen Bellayla azıcık dolaşmaya çıkalım akşam üstüde hasret gideririz olmaz mı?” dedi Mark.
“Tabi-“ tam annem onaylıyacak ken sözünü kesip
“Mark bence konuşulucak birşey olduğunu hiç sanmıyorum boşa gelmişsin vakit kaybetme Alaskaya geri dön hem benim okulum var beni az daha tutarsan geç kalıcam.”dedim
“Ah hadi ama Bella bir gün okulu asarsan savaş çıkmaz değil mi?” dedi ve beni kolumdan tutup ormana sürükledi
“Kolumu hemen bırakmazsan birazdan burada bir savaş çıkıcak Mark” diye bağırdım.
“Tamam sakin ol Bella oturda şuraya konuşalım” dedi oturduğu ağacı işaret ederek.
“Buradan da konuşabiliriz Mark çabuk ne söyliyeceksen hemen söyle okula yetişmem lazım!” dedim.
“Bella olmadı senin gibi değil kimse denedim ama senin gibi kimseyi sevemedim son sanş tanı bize inan bir daha seni üzmiyeceğim” dedi üzgün gibi gözükmeye çalışarak.
Ne kadarda yapmacık biriydi bu durum her halinden belli oluyordu.
“Mark saçmalamayı kes son şans diye bir şey yok unut bunu benim hayatımda biri var ve ona aşığım ve o karşıma çıktıktan sonra anladım ki seni hiç sevmemişim senin yanında olmam sadece acılarımdan kaçışımmış anladın mı beni rahat bırak” dedim bağırarak.
“Ne demek bir başkası Bella buna izin vericeğimi falan mı sanıyorsun” diye hırladı.
“Senden izin isteyen kim hayatımdan uzak dur bir kere daha beni mahvedemeyeceksin anladın mı”
“Bella aptal olma buna sessiz kalıcağımı nasıl düşündün bu budalalık tamam seni terk etmiş olabilirim ama hiç kimse sen değil anladın mı ve sen benimsin bunu hiçbir gerçek değiştiremez unutma sana gözünü diken kimse bu saatten sonra karşısında beni bulur onu diri bırakmam imkansız “dedi kendine güvenmiş bir ses tonuyla.
Dedikleri hala beynimde yankılanıyordu ya Edward’ın bir insan olduğunu öğrenirse napardım ona bir şey olmasına dayanamazdım.
“Mark ona zarar veremezsin hayır bunu yapamazsın” diye bağırdım.
“Bella kafama koyduğumu yaparım bilirsin gel yol yakınken vazgeç ne sen acı çek nede o zavallı arkadaş.”
Kaskatı kesilmiştim Edward’a zarar gelmesini engelliyecektim ve bunun tek bir çaresi vardı Markın dediklerini yapıcaktım.