Twilight Türkiye Fan Forumu |
|
| xx Karanlık xx 18.Bölüm | |
|
+4xxwhitexx _nağme_ Allstar01 Ceyda~ 8 posters | Yazar | Mesaj |
---|
Ceyda~ Admin
Mesaj Sayısı : 334 Vampir Gücü : 410 Rep Puanı : 2 Kayıt tarihi : 09/09/09 Nerden : BursAnkara
| Konu: xx Karanlık xx 18.Bölüm Perş. Eyl. 10, 2009 12:00 pm | |
| Her şeyin başlangıcı bir şeyin sonu demektir.Doğmak,anne karnındaki günlere elveda etmektir mesela.Yada yeni bir yıla başlamak,önceki yıla veda etmektir.Bende böyle başladım yeni hayatıma. Lisede herkes grupça dolaşır,grupça yemek yer,grupça proje hazırlardı.Bizimde grubumuz var.Karanlık…bu grubumuzun ismi.Siyah ağırlıklı giyiniriz. alternatif rock ve nu-metal dinleriz.Gothic Rock’da dinlediğimiz olur.Diğer grupların bir kısmı bizden hoşlanmaz çünkü herkesin ortasında kavga çıkarmayız.Projelerimiz diğerleriyle aynı değil yani kopyacı değiliz.Bu yüzden öğretmenler bizi ve yaratıcılığımızı seviyordu. Lise bitti ama hala grubumuzun bağı kopmadı.Müziğimize devam ediyoruz. Mike elektro gitar ,Jackson bateri,Tyler Bas gitar,Jessica keman ve Anabel’de çello çalıyor.Nora geri vokalci ve Samenta yani ben ve sevgilim Evan solistiz.Grup ismim bana “Elf’’ diyorlar.Çünkü adımla hitap etmelerinden pek haz etmiyorum. Söyleyiş tarzımız biraz Gothic rock’a benzese de biz özgür takılırız. Sevdiğimiz gruplardan Nightwish,kasabamıza yakın bir yere konsere geliyordu. Babam,bilim adamıdır.Bir çok bilim adamı gibi çıkarcı,unvan yada ün peşinde değildir.Dünyayı bir hastalıktan kurtarmak isteyenlerden.Bu biraz garip ve psikopatça ama anlamlı.Annem bir deri kanseriydi.Babamda onun şifasının gökten düşen taşlarda olduğunu savunuyordu.O zamanlar küçüktüm.Bu yüzden bu durum korkuturdu beni.Alaska’ya bu taşlardan aramaya gittiğinde annemin sinirden ağladığını hatırlar oldum biran.Hala o taşı aramaya 4-5 ayda bir gider. Babamdan izin almaya çalıştım.İzin vermeyeceğini biliyordum ama bunu yaptım.Dediğim gibi oldu.Bana söylediği şey buydu:’’Samenta,o tür yerlerde aklına gelen her şey oluyor:uyuşturucular,tecavüzler,cinayetler,adam yaralamalar…oraya gitmeyeceksin.’’Ama onu dinlemeyeceğimi bilmesi gerekirdi.Onu dinlemedim.Kendisi,laboratuarına çekildiği bir zamanda çıktım.Kendimi çok karanlık buldum.Siyah yüzücü body’m ,grubumuzun sembolü kurukafalı kolye,yüzük ve bileklik,Kendime has dikenli bilekliklerim,siyah şortum,siyah ağırlıklı bordo kurukafalı vanslarım,kurukafalı çoraplarım.Makyajım her zamanki gibiydi.Koyu bir lacivert olan göz kalemi,siyah rimel,siyah eyeliner,siyah far ve çok koyu bordo ruj.Şimdi gerçek bir karaelfim.Evan’ın arabası kapıdaydı.Öne bindim ve Evan’a baktım.İnsan,gri gözlerinde kayboluyordu.Sesi o kadar etkileyiciydi ki,o konuştuğunda herkes sussun istiyordum.Rüzgar esmesin,kuşlar ötmesin,deniz dalgalanmasın,bulutlar raks etmesinler kendi aralarında.Ve insanlar,hiç bölmesin bu mükemmeliyetin ilerisindeki sesi. Arkadakilere selam verdim.Grup tamamdı.Araba hareket etti.Grupta Evan hariç herkesin arabası var.Evan’ında motosikleti var..Ama grupla bir yere gittiğimiz zaman Evan babasının cipini alıyor.Ona anca sığıyoruz. Konser alanına gelince uygun bir yere park ettik.Gruptakiler,çiftleriyle konser alanına ilerledi. Herkes siyahtı. Grubumuzdaki erkekler,diğer Gothic,emo yada metalci erkeklere nazaran sadece siyahlardı.Siyah kuru kafalı yada düz t-shirtleri,siyah yada siyah ağırlıklı bordo yada gri kurukafalı şortları veya pantolonları,siyah vansları yada conversleri vardı.Saçları bonusun biraz daha kısası ve daha az kabarık olanlıydı ve boyalı değildi.Onlar kendi çılgınlıklarını müziklerinde gösteriyorlardı.Görünümle gösteriş yapmıyorlardı.İşte bu yüzden onları seviyorum. Konser başladı.Herkes coştu,çılgınlıklarını yapıp dans ettiler,kavga ettiler.Biz dozu kaçırmadan eğlendik,dans ettik ve şarkı söyledik.Ama her güzel şey gibi konser bitti. Arabaya bindik .Kendi şarkılarımızı söyleyip yolculuğumuzu ediyorduk: -Konservatuara bu sene girmeliyiz.Babam Kasabanın yakınlarında bir üniversite okumamı istiyor.Ama biliyorsun,müzikle uğraşmak istiyoruz.İstanbul’da tam bize göre bir konservatuar buldum.Ben diyorum ki oraya gidelim.Eğer bizimkiler izin vermezse de izin almadan gideriz.Neredeyse 19 olacağız. Bunu söyleyen Evan’dı.Karanlık grubu asla ayrılmayacaktı.Hepimiz konservatuara gitmek istiyorduk.Ortak bir evde kalmak mükemmel olurdu.Hep bu hayali kurarak birbirimize destek veriyorduk. Anabel atıldı: -Bilmiyorum.Zaten annemin yeni biriyle evlendiğini hepiniz biliyorsunuz.Beni takmıyor bile.Eminim evdeki yokluğumu bile fark etmemiştir.Forks’ta sizinle kalacağımı söylersem sevinçten havaya uçacaktır.Babam zaten hep yurtdışında.Beni takmayacaktır bile. Nora konuşmaya başladı.Sesi biraz üzgün ve ümitsizdi: -Annemi bilmem ama babam izin vermeyebilir.Yani eğer tıp olsaydı gözü kapalı beni cehenneme bile yollar.Sanki dünyada doktordan başka meslek yok.Ama ben sizinle her yere gelirim.Onları ikna edeceğim. Tyler elini Nora’nın omzuna koydu: -Sen kafana takma.Bu işi halledeceğiz.Benimkiler bir şey demez.Yani…Sanırım… Diğerleri seslerini çıkarmadılar.Hepsi bu hayalin peşinden koşacaklardı.Evan arkasını döndü.Hareketimizi yapacakken,araba birden savruldu.Takla atıyorduk.Bir yerden yuvarlanıyor gibiydik.Sonra kafam sert bir darbe aldı.Yumuşak bir şey kafamı koltukla sıkıştırırken gözlerim yavaş yavaş kapandı.Son gördüğüm şey,Evan’ın yüzünün tamamen kan olmasıydı.
En son Ceyda~ tarafından Ptsi Eyl. 21, 2009 3:04 am tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi | |
| | | Allstar01 Admin
Mesaj Sayısı : 1077 Vampir Gücü : 1353 Rep Puanı : 7 Kayıt tarihi : 10/09/09 Yaş : 29 Nerden : ßursa
| Konu: Geri: xx Karanlık xx 18.Bölüm Perş. Eyl. 10, 2009 4:36 pm | |
| Cane bence bölümleri arka arkadya koy herkes biliyo zaten <3 | |
| | | Ceyda~ Admin
Mesaj Sayısı : 334 Vampir Gücü : 410 Rep Puanı : 2 Kayıt tarihi : 09/09/09 Nerden : BursAnkara
| | | | _nağme_ İnsan
Mesaj Sayısı : 5 Vampir Gücü : 5 Rep Puanı : 0 Kayıt tarihi : 11/09/09 Yaş : 30
| Konu: Geri: xx Karanlık xx 18.Bölüm Cuma Eyl. 11, 2009 4:37 am | |
| hadi con con beklemekteyizz | |
| | | xxwhitexx İnsan
Mesaj Sayısı : 8 Vampir Gücü : 8 Rep Puanı : 0 Kayıt tarihi : 11/09/09
| Konu: Geri: xx Karanlık xx 18.Bölüm Cuma Eyl. 11, 2009 5:44 am | |
| senacım herkes bilio ama ben hariç sanırım... | |
| | | Ceyda~ Admin
Mesaj Sayısı : 334 Vampir Gücü : 410 Rep Puanı : 2 Kayıt tarihi : 09/09/09 Nerden : BursAnkara
| Konu: Geri: xx Karanlık xx 18.Bölüm Cuma Eyl. 11, 2009 6:21 am | |
| arka arkaya eklicem tüm yazdıklarımı yarın zeynepcim :loll: | |
| | | xxwhitexx İnsan
Mesaj Sayısı : 8 Vampir Gücü : 8 Rep Puanı : 0 Kayıt tarihi : 11/09/09
| Konu: Geri: xx Karanlık xx 18.Bölüm Cuma Eyl. 11, 2009 6:23 am | |
| Tamam.. | |
| | | mlklx İnsan
Mesaj Sayısı : 172 Vampir Gücü : 180 Rep Puanı : 0 Kayıt tarihi : 11/09/09 Yaş : 31 Nerden : eskişehir
| Konu: Geri: xx Karanlık xx 18.Bölüm Cuma Eyl. 11, 2009 7:09 am | |
| | |
| | | dilemma İnsan
Mesaj Sayısı : 15 Vampir Gücü : 16 Rep Puanı : 0 Kayıt tarihi : 11/09/09 Yaş : 40 Nerden : italy
| Konu: Geri: xx Karanlık xx 18.Bölüm C.tesi Eyl. 12, 2009 6:14 am | |
| Vallaha bende bilmiyomuşum ceyda çok güzel olmuş.. yarın olmuş ne zaman koycaksın | |
| | | ~ Of"Gldof " İnsan
Mesaj Sayısı : 38 Vampir Gücü : 47 Rep Puanı : 0 Kayıt tarihi : 11/09/09 Yaş : 29
| Konu: Geri: xx Karanlık xx 18.Bölüm C.tesi Eyl. 12, 2009 2:52 pm | |
| Aaa, işte hastası olduğum hikaye! İstiyorum yeni bölümü! | |
| | | Ceyda~ Admin
Mesaj Sayısı : 334 Vampir Gücü : 410 Rep Puanı : 2 Kayıt tarihi : 09/09/09 Nerden : BursAnkara
| Konu: Geri: xx Karanlık xx 18.Bölüm Paz Eyl. 13, 2009 9:19 pm | |
| Vee Arka Arkaya Bölümler Geliyor... 2.Bölüm Gözlerimi açtığımda,oksijen gözlerimi yakmıştı.Bir süre kapalı kaldılar.Sonra yarı kısık açıldılar.Etraftaki gazlı bez kokusu midemi bulandırmıştı.Kulaklarımda babamın sesi yankılanıyordu: -Samenta,Samenta!Tanrım.Canım kızım iyisin.Hadi gözlerini yavaşça aç.
Gözlerimi tamamen açmayı bende isterdim ama bunu hemen yapamadım.Yaklaşık 1 dakika sonra gözlerimi açtım.Burası bir hastane yada benzeri bir yerdi.Başımda babam vardı.Gözlerini tamamen açmış bana bakıyordu.Onun şaşkınlıkla karışık mutluluğu komikti.Neden burada olduğumu düşünmeye başladım.Biz konsere gitmiştik.Evan,Anabel,Tyler…Sonra…kaza…Arkadaşlarım,dostlarım,onlar nerdeydiler.Ağzımı açmaya çalıştım.Alt ve üst dudağım sanki birbirlerine zamklanmış gibiydiler.ağzımı açtığımda minik bir acı hissettim ama merakım ve korkum ağır geldi: -Nerdeler?Evan,Anabel,Mike… daha fazlasını söyleyemedim.Ağzım kapandı.Sanki 1 ay sürekli konuşmuşum gibi çenem ağrıyordu.Babam beni duymazlıktan geldi: -Bir hemşire çağırayım. Onun bu hareketlerinden nefret ediyordum.Göz kapaklarım ağırlaşmıştı.Gözlerim kapadım.Kaza anını hatırlamaya çalıştım.Arabanın savrulması,bir yerden yuvarlanmamız,Evan’ın yüzü…Mükemmel gözleri kapalıydı.Pürüzsüz yüzü kanlarla kaplıydı.Gözümden bir damla yaş geldi: -Evan! Babam odaya bir hemşireyle geldi.Hemşire konuşmaya başladı: -Çok iyi gözüküyorsun Miss.Black.Bir kaza geçirmişsin.Frenleri boşalan kamyon kırmızı ışıkta duramamış.Sonra size çarpmış.Şimdi iyisin.2 gün yoğun bakımdaydın.Dünden beri bu odaya alındın.Baban başından hiç ayrılmadı. Kadının yüzünü net olarak görebiliyordum.Gözlerim oksijene alıştı: -Arkadaşlarım nerde?Onlar iyiler mi? Hemşirenin yüzü birden bulutlandı: -Kamyon tam sağ taraftan çarpmış.Şoför ve arkadaki 5 arkadaşını kurtaramadık.Sen şanslısın çünkü hem sol taraftaydın hem de hava yastığın açılmış.1 arkadaşın hala yoğun bakımda.Ama ondanda pek umutlu değiliz.
Hayır,Hayır.Bunların hepsi şaka olmalı.Bugün hiç yaşanmamış olsun.Öyle olmalı.Konsere gitmedik biz.Nightwish’in canı cehenneme.Kaza olmadı.Onlar hala iyi.Onlar,iyi olmalı. Ayağa kalkmaya çalıştım ama belimin ağrısı buna izin vermedi.Bağırmaya başladım.Boğazımın ağrısı zerre kadar önemli değildi benim için. -Hayıııır!Yalan söylüyorsunuz.Kapayın çenenizi.Evan!Çık ortaya!Nerdesiniz? Babam ve hemşire beni omuzlarımdan yatağa bastırdı.Serumlu ellerimi kaldırmaya çalıştım.Sanki 4 kat daha ağırdılar.Babama ve hemşireye vurmaya başladım: -Bırakın beni,onların yanına gidicem.Anabel, Nora…Tyler…Yardım e…
Gözlerim başta olmak üzere tüm vücudum uyuştu.Nefes almaya gücüm kalmamıştı.Uyuştum ve uyudum.
Gözlerimi aynı odada açtım.Gene gazlı bez kokusu…Gene başımda bekleyen babam… Her şeyi hatırlıyordum.Arkadaşlarım…Onlar benim kardeşlerimdi.Her daim yanımdaydılar.Hep onlarlaydım.Soğuk kanlılık göstermeye çalıştım: -Yoğun bakımda kim var? Babam sevinçle yanıma oturdu: -Jackson.Ama şimdi yoğun bakımda değil. Telaşla sordum: -Nerde? -Odaya aldılar.Hayati tehlikeyi atlattı. Yalvaran gözlerle babama baktım: -Onu görmek istiyorum.Onu hemen görmek istiyorum baba.Beni oraya götür.Onun bana,benimde ona ihtiyacım var.Bunu biliyorum. Burun kıvırdı: -Ama kızım… -Hayır,beni oraya götür. Biraz durdu ve ayağa kalktı: -Hemşireye sormalıyım.Sonra bir tekerlekli sandalye ile yanına gelirim. Aklıma Evan geldi biran.ağlamaya başladım.Sevgilim,ailem,her şeyim.Gri gözleri,pürüzsüz yüzü,etkileyici sesi… Babam gelince göz yaşlarımı silmeye çalıştım.Tabi ağrıyan kollarla bu mümkün olmadı. Babamın elinde sandalye yanında ise hemşire vardı.İkisinin yardımıyla sandalyeye bindim.Sağ ayağım alçılıydı.Ellerim morluklarla ve yaralarla kaplıydı.Koridorun sonunda bir odaya girdik.Jackson’un abisi ve annesi yanındaydı.İlerledim.Jackson yatıyordu.Yüzü yara bere içindeydi.Kaslı kolları serumlarla kaplıydı.Yanına gittim.Onu bu halde görünce içim burkuldu: -Jackson.Beni duyabiliyor musun? Elini tuttum.Yanıt gelmedi.Annesine döndüm.Annesi üzgündü: -Samenta,şükürler olsun ki sen iyisin.Arkadaşlarınız için çok üzgünüm. Başımı bende dercesine salladım.Jackson’a döndüm.Babam annesiyle konuşuyordu: -Jack hiç uyandı mı? Annesi biraz mutlu bir sesle cevapladı: -Evet.Doktor uyusun diye bir ilaç verdi.Biraz önce uyanması gerekiyordu..Şimdi uyanır. Ben hala Jackson’un elini tutuyordum: -Jackie,hadi uyan kardeşim.Uyan. O sırada Jack elimi sıktı.Bir çığlık attım.Bu mutluluk ve heyecanla dolu bir çığlıktı.Jack yavaşça gözlerini açtı.Bana doğru baktı ve gülümsedi. -İyi olacaksın Jackson. Biraz durdu.Sonra dudaklarını güçlükle araladı: -Anabel nerde?O iyi mi? Ne denirdi bilmem.Oda benimle aynı şekildeydi.Ağlamaya başladım.Evan,Anabel,Nora,Tyler,Mike ve Jessica yoktu.Onlar artık yoklardı. -Anabel nerde?Tyler,Evan,Jes nerde Sam?diye haykırdı Jackson.Elimi çektim.Hıçkırıklarım artıyordu.Jack’in annesi,Jack’e sarıldı: -Onları kurtaramadılar oğlum.Sen ve Samenta şanslıydınız. Jack Bağırmaya başladı: -Hayıır! Jack’in sesine gelen hemşire ona sakinleştirici verdi.Dakikasında Jack uyudu.Jack’in elini tekrar tuttum ve kulağına fısıldadım: -Herşey düzelecek Jackson.
***
3. Bölüm
Hastaneden çıkalı 3 hafta olmuştu.1 hafta hiç uyuyamadım.Hep arkadaşlarımı düşünüyordum,kardeşlerimi ve sevgilimi.Onlar hayatımın tamamını kaplıyorlardı.Bir geleceğimiz vardı.Çok ünlü bir grup olacaktık.Binlerce fanımız olacaktı.Turnelere çıkıp,imza günleri yapacaktık. Kapı çaldı.Babam laboratuarında olduğu için sakat ayağımla kapıyı açtım.Jackson karşımda duruyordu.Yüzündeki yaralar iyileşmiş gibiydi.En azından ayakta durabiliyordu. Boynuna atladım: -Sen iyisin. Biraz da gülerek: -Ayaktayım,dedi. Arabası kapının önündeydi: -Benimle gel.Sana göstermem gerekenler var,dedi. Babama haber verip hazırlandım.Arabasına bindik.Evinin önünde durdu. -Ne göstereceksin,dedim. Gülümsedi: -Seni en eskilere götürecek bir şeyler. Arabadan indik.Beni kucağında odasına çıkardı.Jackson gibi birinden de hemen iyileşmesi beklenirdi.Onun gibi güçlü ve iri birinden.Ama kollarındaki yaraların izi hala belirgindi. Odasına girdiğimde,yatağın üstünde bir keman kabı,Gothic bir mücevher kutusu,siyah kutular,klasik gitar,elektro gitar ve zincirler vardı. -Bunlar…ama nasıl buldun? Jackson beni yatağa oturttu: -Evan’ın,Jessica’nın,Mike’ın,Tyler’ın,Nora’nın ve Anabel’in aileleriyle konuştum.Onlardan bazı eşyalarını istedim.Hiç düşünmeden verdiler.Evan’ın motoru garajda.Babası onu ben sormadan verdi.Senin için verdi Samenta. Sonra bilekliklerimizi,yüzüklerimizi ve kolyelerimizi aldım. Jackson bunları biraz hüzünlü söylüyordu. -Jack,sen bir harikasın.Onlar,burada olmalıydılar.Bu eşyalar yerine kendileri olmalıydılar.Yine şarkı yazsaydık.Yine beste yapsaydık. Ağlamaya başladım.Jack bana sarıldı: -Ağlayarak onları geri getiremeyiz sam.Böylece onları üzersin.Emin ol senin ve benim üzülmemi hiç istemezler Samenta.Hem de hiç. Ağlamayı kestim.Siyah kutuları teker teker açtım.İçerisinde bizim resimlerimiz ve şarkılarımız vardı.Hepsi mükemmeldi. -Hayalimizi gerçekleştirelim.Yarım kalmış hayalimizi.Konservatuara gideceğim.Ailemle konuştum,izin verdiler.5 gün sonra seçmeler var. Babanla konuş,sende benimle gel. Hiç düşünmeden tamam dedim.Jackson’la eşyaları paylaştık.Bu çok acıydı. Eve gittiğimde babam salondaydı.Onunla durumu konuştum.İlk başta izin vermedi.Ama itiraz ettim.Oraya gitmek istediğimi,aksi taktirde çok üzüleceğimi söyleyince kabul etti. Yukarı çıkıp Jackson’u aradım.Bu habere sevindi.Yarın sabah beni 7.00da alacağını ve yola çıkacağımızı söyledi.Ben uçakla gitmek istedim ama Jack orada arabaya ihtiyacımız olur dedi.Yol da 3 gün süreceğinden yarın çıkmamız gerekliymiş.Kıyafetlerimi,ayakkabılarımı,takılarımı,kitaplarımı,bilgisayarımı,gitarımı,posterlerimi,resimlerimi,makyaj malzemelerimi topladım.Babam yanıma geldi: -Samenta,toplanıyor musun? -Jack aradı.Yarın 7’de yola çıkacağız. Elleriyle ellerimi tuttu.Çok üzgün olduğu belliydi: -Çok acele olmadı mı? -5 gün sonra seçmeler varmış.Oraya gitmemiz,yerleşmemiz 5 günümüzü alır.
Babamın gözleri dolar gibi oldu: -Biliyorum kızım.Sana vakit ayıramadım.Ama biliyorsun,seni çok ama çok seviyorum,dedi ve beni kucakladı. -Fırsat buldukça yanına gelicem.Sende gelirsin.Yokluğumu hissetmeden yanında olurum.Bende seni çok seviyorum babacım. Beni yatağıma yerleştirdikten sonra aşağıya indi.Gözlerimi her kapattığımda Evan’ın yüzü geliyordu önüme.Siyah kıvırcık saçları,gri gözleri,mükemmel sesi…Onu gerçekten çok özlüyordum.Sadece o değildi aslında.Diğerlerini de.Onlar gerçek dostlardı.Kesinlikle,gerçek dostlardı. 06.00 da alarmım çalmaya başladı. Normalde alarmım çaldığında kapatır,yeniden uyurdum ama bugün heyecandan hemen kalktım.Bir duş aldıktan sonra babamla güzel bir kahvaltı yaptık.Onunla uzun zamandan beri güzel bir kahvaltı yapmamıştık.Sonra babam beni üst kata çıkardı.Üstümü giyindiğimde saat 7.12’ydi.Jack hala gelmemişti.Ipod’umun şarjını kontrol ederken,kapı çaldı.Sanırım bu Jack’ti.Birinin gelip beni almasını bekledim.Tekerlekli sandalye ile tek başıma aşağıya inemiyordum.Sonunda Jack kapıda belirdi.Arkada babam duruyordu.Jack bavullarımı aşağıya indirirken babam yanıma oturdu: -Samenta,meleğim.Eğer bir şeye ihtiyacın olursa beni ara.Hemen yanına gelirim.Yada paran ne zaman biterse söyle.Ben her ay sana düzenli para yollayacağım.Kendine iyi bak kızım. Sonra sarıldı.O sırada Jack geldi.Beni kucaklayıp aşağı indirdi.Babamda sandalyeyi getirdi.Evden çıktığımda,mini cooperım,Jack’in arabasının arkasına bağlanmıştı.Babama son kez sarıldım ve arabaya bindim. Jack bana doğru baktı: -Hazır mısın? Hayır,değildim.Yeni bir hayata,yeni dostluklara,yeni bir ülkeye hazır değildim.Ama ne olursa olsun,Jackson’un bana güç vereceğini biliyordum.Onun gibi bir dost dünyada yoktu. -Evet,hazırım. Elimi,elinin üstüne koydum: -Hep yanındayım kardeşim.Bütün zorlukların üstesinden gelebileceğimizi biliyorum. Arabayı çalıştırdı.Babam arkadan el sallıyordu.Kalbimin bir kısmını ona bırakıyordum.Onun çatlaklığını özleyecektim.O benim babamdı.Her şeyiyle o,o benim babamdı.Sonsuza dek…
Türkiye’ye gelmemiz,giriş işlemlerimiz tam 3 günümüzü almıştı.Bu sıkıcı bir yolculuk değildi.Hem şarkı sözü yazıyor,hem de Jack’le sohbet ediyorduk.O gerçek bir müzisyendi.Şair gibi olması sayesinde şarkı sözlerini kolaylıkla bitirebiliyorduk. Gelene kadar 2 kez mola vermiştik.Tabi 15-20 dk’lık molaları saymasak… Jackson’un abisinin,Türkiye’de arkadaşları varmış.Onun sayesinde küçük ama şirin bir eve taşındık.Burası öğrenci evi dedikleri tiptenmiş.Jackson ve Evan sayesinde Türkçe biliyorum.Jackson’la seçmelere giderken,trafiğin çok yoğun olduğunu anladık.Şükürler olsun ki,biraz gezmek için erken çıkmıştık.Ama,seçmelere bile zor yetiştik.Elinde bir kağıt olan çocuk,bizi 4 gruptan oluşan jürilere dağıtıyordu. O sırada bir kız yanımıza geldi.Yeşil gözlerini,bronz teniyle yaptığı uyum büyüleyiciydi.Kız önce selam verdi: -Merhaba,ben Sena.Buranın gözü kulağıyım.Mehmet Hoca,gönderdiğiniz tanıtma DVD’sinden çok etkilenmiş.Sizin seçileceğinden neredeyse emin.Dışarıdan geldiğiniz için sizinle özel olarak ilgilenmemi istedi.Sizleri tanımak isterim. Bu sevimli kıza elimi uzattım: -Ben Samenta.Sam diyebilirsin. Jackson da benim yaptığımı tekrarladı.Sadece daha resmiydi: -Jackson Shadow. Sonra elini çekti.Sonra bir ses anons edildi.”Jackson Shadow,Samenta Black.Salon 4’te bekleniyorsunuz”.Sena’ya döndüm: -Bu normal mi? Başını hayır anlamında salladı: -Hayır.Ama siz biraz daha özelsiniz sanırım.Neyse acele edin.Bekletilmekten hoşlanmayacaklarına eminim. Sena önde,biz arkada salon 4’e ilerledik.Burası güzel ve şirindi.Normal bir tiyatro salonunun biraz daha küçüğüydü. İçeri girdik.Bir tabure vardı.Bar taburesini andırıyordu.Jackson,gitarını çıkardı.Mikrofona yaklaştım.3 hafta boyunca hiç şarkı söylememiştim.Jackson,hareketimle başladı.Seether ve Amy Lee’nin Broken şarkısını seslendiriyorduk.Bu beni çok zorlamıştı.Bu şarkıyı belki 100 sefer söylemiştim.Ama Jackson yerine Evan vardı ve bu beni hiç zorlamamıştı.Çok rahattım.Tüm okulun önünde konser verdiğimde bile hiç zorlanmamıştım.Ama şimdi Evan yoktu. Sonra söylemeye başladı.Onun sesi de iyiydi.Ama üzerimde Evan’ın ki kadar büyüleyici bir etkisi olmadı.Sıra bana gelince önce sesim kısık çıktı.Kendimi kötü hissediyordum.Sonra kendime geldim ve bunu başarmak zorunda olduğumuzu hatırladım.Eski Samenta gibi söyleyince jürinin etkilendiğini gördüm.Bu beni gaza getirdi.Jackson’u Evan olarak hayal ettim.Bu beni birazda olsa mutlu etti. Şarkı bitince Jüri’ler bizi alkışladılar.Minik bir tebessümle onları karşılaştım.Kel kafalı bir adam ayağa kalktı: -Öncelikle kendimi takdim edeyim.Ben Mehmet Aslanoba.Jüri başkanıyım.Sizin yurtdışından geldiğinizi biliyorum.Konservatuarımdan gurur duydum.Sizi buralara kadar getiren konservatuarsa tabi.Neyse.Sesinizi ve karegrofinizi (?) çok beğendik.Yetenek sınavını geçtiniz.Kutlarım. Jackson konuştu: -Teşekkür ederiz.Okulunuza gelmeyi arkadaşlarımızla planlıyorduk.Ama kader buna izin vermedi. Adam bozuntuya vermemişti.sanki,bir kelime daha ederse ağlayacağımı biliyordu. -Tamam gençler.Size bir öğrencimi yardım etsin diye görevlendirdim.Okulda yada okul dışında alışana kadar onunla gezin.Sena bu okul hakkında ve İstanbul hakkında her şeyi biliyor.Ona güvenebilirsiniz.Şimdi gidin ve memurdan ders programınızı alın.Görüşürüz gençler.Bunu söyledikten sonra çıktık.Sena dışarıda bekliyordu.Gerçekten çok güzel bir kızdı: -Ee?Nasıldınız? Jackson istifini bozmuyordu.Durgunluğunu korudu ama kızdan rahatsız olduğunu anlayabiliyordum.Ben cevapladım: -Geçtik.Kayıt yaptırmamız gerekecek sanırım. Nasıl olacak bu iş? Sena kendisini takip etmemizi istedi.Ama Jackson kıpırdamıyordu bile.Bende durdum.Sena konuştu: -1000 lira karşılığında kayıt yaptırıyorsunuz.Dilerseniz parayı bana verin.Ben kaydınızı yapabilirim.Ayrıca eviniz hazır değilse bende kalabilirsiniz. Jackson Sena’yı sustururcasına atıldı: -Hayır.Biz hallederiz.Evimiz hazır.İstanbul’da tanıdıklarımız var.Takıldığımız yerlerde bizlere yardımcı olacaklar.Sen bize ders programını versen yeter.Gerisine karışmana gerek yok. Sena biraz duruldu.Bozulduğu belli oluyordu.Sinirli bir tavır aldı: -Bu benim görevimdi.Yardım etmeye çalışıyordum ama asi çocuk tarafından yanlış anlaşıldım.Aslında umurumda bile değil.Dışarıdan havalı gözüküyordun.Ve dış görünüşünle çok uyumlusun Jackson Shadow. Bunları söyledikten sonra çıkışa ilerledi.Jackson’a döndüm: -Jack!Kıza niye böyle bir şey söyledin.Onun ne suçu var.Bu görevi kendisi istememiş ona başkaları vermiş.Bize sadece yardım ediyor.Hepsi bu. Jackson hiç tepki vermedi.O böyle biri değildi.Hareketleri,kendi benliğinden çıkmasına yol açmıştı.Bir öğrenciyi durdurdum ve kayıt yapılan yerin nerede olduğunu sordum.Bize bir yer tarif etti.Oraya doğru yöneldik.Bankayı andıran bir yerdi.Kaydımızı yaptırdık.Bize verdikleri birkaç kitabı aldıktan sonra arabaya ilerledik.Arabanın silecek yerinde ders programlarımız vardı.Bunu sena’nın koyduğuna eminim. Arabaya bindiğimizde Jackson’a tavır yaptım.Bunu evde de sürdürünce bana bağırdı: -Daha yeni tanıdığın bir kız için bana tavır yapıyorsun.Gerçekten nasıl değişmişsin Samenta. O kız için arkadaşlarını nasıl satarsın. Jackson delirmiş miydi?Beni sinirlendirdi.Sesimi onunki gibi sert ve yüksek yaptım: -Jackson nasıl böyle düşünebilirsin?Arkadaşlarımı satmakta nereden çıktı?Yüzüne güldüğüm her insan benim dostum yada kardeşim olamaz.O kız bize sadece yardım etti.Sadece bu.Ama sen kafana takmışsın.Benim kardeşlerimin yerini başkasına vereceğimi düşünüyorsun.Hayatım boyunca kimseye gülmeyeyim mi yani?Ne istediğini anlayamıyorum. Odama gittim ve kapıyı çarptım.Zaten sabahtan beri yorgundum.Yatağıma uzandım.Jackson böyle biri değildi.Neden böyle bir şey yaptı.Benim hakkımda nasıl böyle bir şey düşünebilir.Ben,asla arkadaşlarımı satmayacaktım.Bunu yapamazdım da.Hiç bir arkadaş,onlar kadar yakın olmayacaktı bana.Hiç bir dost onlar gibi kardeş olmazdı bana karşı.olamazdı. Kulaklığımı taktım ve müzik dinlemeye başladım.Gözlerimi kapatınca daha da mükemmel oldu bu an.Müzik tüm dertlerimi götürüyordu.Yalnızlığımı götürüveriyordu adeta. Yanımda duran kalemi ve kağıdı aldım.İlham gelmişti ve bunu kullanmam gerekirdi.Yazmaya başladım: Dün hayat durdu benim için Sanki bugün her şey farklı Sanki bu ev benim değil Bu nefes bana zararlı Alışmaya çalışmak diye bir şey yok Alışmak zorundayım Üzülmemek diye bir şey yok Üzülmem gerek Severek unutmak olur iş mi? Bilerek uçuruma önden atlanır mı ki? Kaybettiğinin yerine ne koysan dolmaz, Boş bırakacağım yerini Hep,bomboş [Alıntıdır. (Yalın-Alışmak Zorundayım] Tabiki de hepsi hemen gelmedi aklıma.Daha önce çalışmıştım bu şarkı üzerine ama bir türlü güzel olmadı.Kapı çalındı.Jackson’du bu.Evde başka kimse olmadığına göre.Yerimden doğruldum ve yatağın üzerinde bağdaş kurdum: -Geeel! Kapı açıldı.Tahminim doğruydu.Jackson yanıma oturdu: - Üzgünüm Samenta. Seni çok kırdım.Söylediklerim çok salakçaydı zaten.Okulda da moralim bozuldu.Oraya hep birlikte gitmeliydik.Özür dilerim kardeşim. Sonra sustu.Ne diyeceğimi bekliyordu.Önce tek kaşımı kaldırarak ona baktım.Sonra onu yanıltıp sıkıca sarıldım: -Her şey düzelecek Jackie.Güven bana.Asla ayrılmayacağız.Sonsuza dek kardeşiz dostum. Biraz sarıldık.Sanki hiç ayrılmayacak gibiydik.Ama ayrıldık.Jack’in gözü yatağın üstündeki şarkı sözüne ilişti.Eline alıp okudu: -Bu çok güzel.Tanrım sen bir şair olarak doğmuşsun Samenta. Mütevazı bir tavırla: -Saçmalama Sam,dedim.Elini omzuma attı: -Evan ve sen profesyonel müzisyenleri sollayacak kadar mükemmeldiniz.Buna tüm kalbimizle inandık Samenta.Buna devam edeceğiz.Birkaç üye daha bulacağız.Emin ol onlarda bunu yapmamızı isterlerdi.Eğer müzisyenliği bırakırsak zorlarına gider.Ben olsam böyle düşünürdüm.Onlarda böyle düşünüyor.Eminim. Hiçbir şey söylemedim.Konuşsam saçmalayacağımı biliyordum.Sesimi hep Amy Lee’nin sesine benzettiler.Doğrusu bende onlar böyle söyleyince daha çok benzesin diye çalışırdım.Bu yüzden genelde onun şarkılarını çalardık. Ortama sükûnet hakim olmuştu.Jack bu sessizliğin tadını çıkardıktan sonra kalktı ve odasına gitti.Odaya grubun birkaç afişini ve büyütülmüş fotoğraflarımızı astım.Kendimizi profesyonel bir grup olarak gördüğümüz için afişlerimiz bile vardı.Zaten rock kokusu yoğun olan cafelerde ve bazı barlarda çalıyorduk.O yüzden afiş gerekli sayılırdı. İçeri gidip pizza siparişi verdim.Annem mükemmel bir aşçıydı.Babam hep böyle söylerdi.Ama annem öldükten sonra babam hiç yemek yapmadı.Sadece ısıtırdı.Restoran’da yada arkadaşlarımda yediklerim haricinde hiç düzgün yemedim ben aslında. Jack yanıma geldi: -Hadi gidip Sena’ya bir hediye alalım.Ona kabalık ettim.Bugün kendimi çok salak hissediyorum. Evet.Bugün çok salak hareketleri vardı: -Tamam Jack.Pizza sipariş ettim.Sonra bir AVM’ e gider bir şeyler alırız.Ne dersin? Tamam dercesine başını salladı.Başka seçeneği yoktu zaten. Pizzalarımız geldi.Yedikten sonra çıktık.Buraları daha öğrenmediğimiz için bir taksiyle “Ak Merkez” denilen yere gittik.Neredeyse tüm markalar yabancı ve tanıdıktı.Pull and Bear,Bershka,Oysho, Collezione,Colin’s … Önce Pull’a girdik.Güzel bir mağazaydı.Jack alışveriş yapmaktan nefret ederdi.O yüzden ilk gördüğümüz güzel giysiyi aldık.Fuşya’nın biraz daha koyusu bu elbise.Tam bu sezonlarda giyilebilecek türdendi.Ne çok açık,ne çok kapalı.Ne çok kalın,ne çok ince.Tam eylülde giyilebilecek türden.Senanın beğeneceğini düşünüyordum.Umarım kabul ederdi ve Jackson’la barışırlardı. Yeni bir güne başlıyorduk.Sabah olmuştu.Biraz zorlanarak kalktım.Bugün okula gidecektik.Gitarımı,çantamı ve kendimi hazırladım.Çok siyah giyinmemiştim.Kendime biraz renk kattım ve siyah dar pantolonumun üstüne koyu lacivert V yaka t-shirt giydim.Yüzüğümü,kolyemi ve bilekliğimi taktıktan sonra tamamdım. Kahvaltı yapmak için mutfağa ilerlediğimde benim küçük maymunum kahvaltıyı hazırlamıştı.Mahçup bir gülümsemeyle karşıladım onu.Oda beni “Günaydın” diyerek karşıladı. Hazırladığı tuzsuz ve yanmış omleti afiyetle yedim Sonra okula gittik.Sena kantinde oturmuş,tost yiyordu.Jack’e döndüm: -Git ve yap şu işi. Ağzı açık bana baktı: -Tek başıma mı? -Evet.Ona ben laf sokmadım Jack.Hadi gidip özür dile. dün çok yorgun ve üzgün olduğunu söyle. -Olmaz.Tek yapmam.Anabel’e çıkma teklifi ederken bile sen yanımdaydın. -Jaaaack!Kıza çıkma teklifi etmeyeceksin.Hadi be oğlum . Jack’i zor ikna ettim.Kıza doğru ilerledi.Arkalarındaki masaya oturdum.Ne dediğini net duyabiliyordum: -Merhaba Sena. Senadan ses yoktu. Jack konuşmaya devam etti: -Dün sana yaptığım salak sözleri unut lütfen.Çok yorgundum ve moralim bozuktu.Pişman olup sana bunu aldım. Hediyeyi dilenciye para verir gibi uzattı.Sena alaycı bir şekilde gülümsedi: -Sağ olun Bay Shadow.Bunu yapmak zorunda değilsin.Samenta’nın sana söylediği sözleri ezberleyip gelmek zorunda değilsin yani.Gerçekten pişman olsaydın ve bunu yapmak istediğin için yapsaydın Samenta’nın zorlamasıyla yapmazdın. Sözünü bitirir bitirmez masadan kalktı. Jack kaşlarını kaldırıp bana baktı: -Kız çok asil çıktı.Bir elbiseye kanmadı Sam. Sinirli sinirli Jack’e baktım: -Kızı kandırmak için hediye almadık Jackson.Hadi derse girelim.Elbiseyi bana ver.Sena’yla konuşurum.Sınıfa ilerlerken bana döndü: -Güzel kız ama ha. Küçük bir tokat attım: -Kendine gel. Bu sözüme güldü.Neden güldüğünü hala anlamış değilim. Sınıfa geldiğimizde birçok kişinin gözü bizdeydi.Anormal gibi miydik? Jack bana baktı: -Senin güzelliğine bakıyorlar sanırım.Yoksa normal bir insan gibi oturdum buraya. Biraz konuştuktan sonra genç biri eğitmen olarak girdi.Sevimliydi.Konuşmaya başladı: -hoş geldiniz çaylaklar.2 sınıfa geçene kadar çaylak sıfatıyla kalacaksınız.Ama kendinizi kanıtlarsanız amatör olabilirsiniz.Bu ders kendisine çaylak denilmesinden hoşlanmayanlar için bir bonus olarak düşünün.Yani kendinizi gösterin.Evet seçtiğim herkes şarkı söylemek zorunda değil.Ama bu çaylak olmayı göze almış demektir.Sen,sarışın bayan.Önce kendinizi tanıtın.Sonra kendinizi gösterin. Kız kalktı.Birçok sarışın gibi süslüydü.Konuşması bir bebeği andırıyordu.Şarkısını söylemeye başladı.Sesi normaldi.Kötü değildi.Sonra birkaç kişiyi daha kaldırdı.Jack bana döndü: -Bizi kaldırırsa kalkacak mıyız?dedi. Başımı evet dercesine salladım.Çaylak kalmaya niyetli değilim. Eğitmen bize döndü: -Siz bayan.Solo mu söylemek istersiniz. Arkama baktım.Ama arkadaki erkekti.Bana söylediğini anladım: -Hayır.Biz solo değil.Jack’le söyleyeceğim. Kendimi tanıttım.Jack’te tanıttıktan sonra broken’ı söylemeye başladık.Bittiğinde eğitmen alkışladı. -Hımm.Bu iyiydi.Sesin Amy Lee’ye benziyor.Genç adam,sende iyiydin.Kutlarım sizi.Sizde amatör olmaya hak kazandınız,dedi. Mütevazılıktan çıkmış bir gülümsemeyle karşıladım eğitmeni. Ders bitince Sena’yı aradım.Bahçedeydi.Yanına yaklaştığımı görünce ayağa kalktı ve beni selamladı: -Samenta.Merhaba,nasılsın? -İyi,sen? -Teşekkür ederim.Nasıl geçti dersin. -İyiydi,dedim.Sonra hediyeyi uzattım: -Bunu bir özür olarak kabul et.Ayrıca bize yardım ettin.Teşekkür olarak ta kabul edebilirsin.Jack ve ben buraya arkadaşlarımızla gelmeyi planlıyorduk.Hayalimiz burasıydı.Ama aynı gün bir kaza oldu ve onları kaybettik.Jack kendi sevgilisini bende kendi sevgilimi kaybettim.O yüzden Jack’le buraya geldiğimizde morali bozuktu.sana haksız yere çıkıştı.Evde hatasını anladı.Bu hediyeyi de kendisi aldı.Onun bu salakça davranışı maruz gör. Bunları söylerken birden aklım o geceye gitti ve gene irkildim.Sena’da dinlerken çok üzgündü: -Aman Tanrım.Samenta çok üzüldüm.Ve bilmiyorum.Bende biraz abarttım galiba.Ama inan bilseydim böyle olmazdı. Jack yanımıza geldi.Elinde 2 kola 1 v. Suyu vardı.Kolaları bize uzattı: -Affedildim mi?dedi.Sena gülümseyerek cevapladı: -Tabi .3. Bölüm
Hastaneden çıkalı 3 hafta olmuştu.1 hafta hiç uyuyamadım.Hep arkadaşlarımı düşünüyordum,kardeşlerimi ve sevgilimi.Onlar hayatımın tamamını kaplıyorlardı.Bir geleceğimiz vardı.Çok ünlü bir grup olacaktık.Binlerce fanımız olacaktı.Turnelere çıkıp,imza günleri yapacaktık. Kapı çaldı.Babam laboratuarında olduğu için sakat ayağımla kapıyı açtım.Jackson karşımda duruyordu.Yüzündeki yaralar iyileşmiş gibiydi.En azından ayakta durabiliyordu. Boynuna atladım: -Sen iyisin. Biraz da gülerek: -Ayaktayım,dedi. Arabası kapının önündeydi: -Benimle gel.Sana göstermem gerekenler var,dedi. Babama haber verip hazırlandım.Arabasına bindik.Evinin önünde durdu. -Ne göstereceksin,dedim. Gülümsedi: -Seni en eskilere götürecek bir şeyler. Arabadan indik.Beni kucağında odasına çıkardı.Jackson gibi birinden de hemen iyileşmesi beklenirdi.Onun gibi güçlü ve iri birinden.Ama kollarındaki yaraların izi hala belirgindi. Odasına girdiğimde,yatağın üstünde bir keman kabı,Gothic bir mücevher kutusu,siyah kutular,klasik gitar,elektro gitar ve zincirler vardı. -Bunlar…ama nasıl buldun? Jackson beni yatağa oturttu: -Evan’ın,Jessica’nın,Mike’ın,Tyler’ın,Nora’nın ve Anabel’in aileleriyle konuştum.Onlardan bazı eşyalarını istedim.Hiç düşünmeden verdiler.Evan’ın motoru garajda.Babası onu ben sormadan verdi.Senin için verdi Samenta. Sonra bilekliklerimizi,yüzüklerimizi ve kolyelerimizi aldım. Jackson bunları biraz hüzünlü söylüyordu. -Jack,sen bir harikasın.Onlar,burada olmalıydılar.Bu eşyalar yerine kendileri olmalıydılar.Yine şarkı yazsaydık.Yine beste yapsaydık. Ağlamaya başladım.Jack bana sarıldı: -Ağlayarak onları geri getiremeyiz sam.Böylece onları üzersin.Emin ol senin ve benim üzülmemi hiç istemezler Samenta.Hem de hiç. Ağlamayı kestim.Siyah kutuları teker teker açtım.İçerisinde bizim resimlerimiz ve şarkılarımız vardı.Hepsi mükemmeldi. -Hayalimizi gerçekleştirelim.Yarım kalmış hayalimizi.Konservatuara gideceğim.Ailemle konuştum,izin verdiler.5 gün sonra seçmeler var. Babanla konuş,sende benimle gel. Hiç düşünmeden tamam dedim.Jackson’la eşyaları paylaştık.Bu çok acıydı. Eve gittiğimde babam salondaydı.Onunla durumu konuştum.İlk başta izin vermedi.Ama itiraz ettim.Oraya gitmek istediğimi,aksi taktirde çok üzüleceğimi söyleyince kabul etti. Yukarı çıkıp Jackson’u aradım.Bu habere sevindi.Yarın sabah beni 7.00da alacağını ve yola çıkacağımızı söyledi.Ben uçakla gitmek istedim ama Jack orada arabaya ihtiyacımız olur dedi.Yol da 3 gün süreceğinden yarın çıkmamız gerekliymiş.Kıyafetlerimi,ayakkabılarımı,takılarımı,kitaplarımı,bilgisayarımı,gitarımı,posterlerimi,resimlerimi,makyaj malzemelerimi topladım.Babam yanıma geldi: -Samenta,toplanıyor musun? -Jack aradı.Yarın 7’de yola çıkacağız. Elleriyle ellerimi tuttu.Çok üzgün olduğu belliydi: -Çok acele olmadı mı? -5 gün sonra seçmeler varmış.Oraya gitmemiz,yerleşmemiz 5 günümüzü alır.
Babamın gözleri dolar gibi oldu: -Biliyorum kızım.Sana vakit ayıramadım.Ama biliyorsun,seni çok ama çok seviyorum,dedi ve beni kucakladı. -Fırsat buldukça yanına gelicem.Sende gelirsin.Yokluğumu hissetmeden yanında olurum.Bende seni çok seviyorum babacım. Beni yatağıma yerleştirdikten sonra aşağıya indi.Gözlerimi her kapattığımda Evan’ın yüzü geliyordu önüme.Siyah kıvırcık saçları,gri gözleri,mükemmel sesi…Onu gerçekten çok özlüyordum.Sadece o değildi aslında.Diğerlerini de.Onlar gerçek dostlardı.Kesinlikle,gerçek dostlardı. 06.00 da alarmım çalmaya başladı. Normalde alarmım çaldığında kapatır,yeniden uyurdum ama bugün heyecandan hemen kalktım.Bir duş aldıktan sonra babamla güzel bir kahvaltı yaptık.Onunla uzun zamandan beri güzel bir kahvaltı yapmamıştık.Sonra babam beni üst kata çıkardı.Üstümü giyindiğimde saat 7.12’ydi.Jack hala gelmemişti.Ipod’umun şarjını kontrol ederken,kapı çaldı.Sanırım bu Jack’ti.Birinin gelip beni almasını bekledim.Tekerlekli sandalye ile tek başıma aşağıya inemiyordum.Sonunda Jack kapıda belirdi.Arkada babam duruyordu.Jack bavullarımı aşağıya indirirken babam yanıma oturdu: -Samenta,meleğim.Eğer bir şeye ihtiyacın olursa beni ara.Hemen yanına gelirim.Yada paran ne zaman biterse söyle.Ben her ay sana düzenli para yollayacağım.Kendine iyi bak kızım. Sonra sarıldı.O sırada Jack geldi.Beni kucaklayıp aşağı indirdi.Babamda sandalyeyi getirdi.Evden çıktığımda,mini cooperım,Jack’in arabasının arkasına bağlanmıştı.Babama son kez sarıldım ve arabaya bindim. Jack bana doğru baktı: -Hazır mısın? Hayır,değildim.Yeni bir hayata,yeni dostluklara,yeni bir ülkeye hazır değildim.Ama ne olursa olsun,Jackson’un bana güç vereceğini biliyordum.Onun gibi bir dost dünyada yoktu. -Evet,hazırım. Elimi,elinin üstüne koydum: -Hep yanındayım kardeşim.Bütün zorlukların üstesinden gelebileceğimizi biliyorum. Arabayı çalıştırdı.Babam arkadan el sallıyordu.Kalbimin bir kısmını ona bırakıyordum.Onun çatlaklığını özleyecektim.O benim babamdı.Her şeyiyle o,o benim babamdı.Sonsuza dek…
Türkiye’ye gelmemiz,giriş işlemlerimiz tam 3 günümüzü almıştı.Bu sıkıcı bir yolculuk değildi.Hem şarkı sözü yazıyor,hem de Jack’le sohbet ediyorduk.O gerçek bir müzisyendi.Şair gibi olması sayesinde şarkı sözlerini kolaylıkla bitirebiliyorduk. Gelene kadar 2 kez mola vermiştik.Tabi 15-20 dk’lık molaları saymasak… Jackson’un abisinin,Türkiye’de arkadaşları varmış.Onun sayesinde küçük ama şirin bir eve taşındık.Burası öğrenci evi dedikleri tiptenmiş.Jackson ve Evan sayesinde Türkçe biliyorum.Jackson’la seçmelere giderken,trafiğin çok yoğun olduğunu anladık.Şükürler olsun ki,biraz gezmek için erken çıkmıştık.Ama,seçmelere bile zor yetiştik.Elinde bir kağıt olan çocuk,bizi 4 gruptan oluşan jürilere dağıtıyordu. O sırada bir kız yanımıza geldi.Yeşil gözlerini,bronz teniyle yaptığı uyum büyüleyiciydi.Kız önce selam verdi: -Merhaba,ben Sena.Buranın gözü kulağıyım.Mehmet Hoca,gönderdiğiniz tanıtma DVD’sinden çok etkilenmiş.Sizin seçileceğinden neredeyse emin.Dışarıdan geldiğiniz için sizinle özel olarak ilgilenmemi istedi.Sizleri tanımak isterim. Bu sevimli kıza elimi uzattım: -Ben Samenta.Sam diyebilirsin. Jackson da benim yaptığımı tekrarladı.Sadece daha resmiydi: -Jackson Shadow. Sonra elini çekti.Sonra bir ses anons edildi.”Jackson Shadow,Samenta Black.Salon 4’te bekleniyorsunuz”.Sena’ya döndüm: -Bu normal mi? Başını hayır anlamında salladı: -Hayır.Ama siz biraz daha özelsiniz sanırım.Neyse acele edin.Bekletilmekten hoşlanmayacaklarına eminim. Sena önde,biz arkada salon 4’e ilerledik.Burası güzel ve şirindi.Normal bir tiyatro salonunun biraz daha küçüğüydü. İçeri girdik.Bir tabure vardı.Bar taburesini andırıyordu.Jackson,gitarını çıkardı.Mikrofona yaklaştım.3 hafta boyunca hiç şarkı söylememiştim.Jackson,hareketimle başladı.Seether ve Amy Lee’nin Broken şarkısını seslendiriyorduk.Bu beni çok zorlamıştı.Bu şarkıyı belki 100 sefer söylemiştim.Ama Jackson yerine Evan vardı ve bu beni hiç zorlamamıştı.Çok rahattım.Tüm okulun önünde konser verdiğimde bile hiç zorlanmamıştım.Ama şimdi Evan yoktu. Sonra söylemeye başladı.Onun sesi de iyiydi.Ama üzerimde Evan’ın ki kadar büyüleyici bir etkisi olmadı.Sıra bana gelince önce sesim kısık çıktı.Kendimi kötü hissediyordum.Sonra kendime geldim ve bunu başarmak zorunda olduğumuzu hatırladım.Eski Samenta gibi söyleyince jürinin etkilendiğini gördüm.Bu beni gaza getirdi.Jackson’u Evan olarak hayal ettim.Bu beni birazda olsa mutlu etti. Şarkı bitince Jüri’ler bizi alkışladılar.Minik bir tebessümle onları karşılaştım.Kel kafalı bir adam ayağa kalktı: -Öncelikle kendimi takdim edeyim.Ben Mehmet Aslanoba.Jüri başkanıyım.Sizin yurtdışından geldiğinizi biliyorum.Konservatuarımdan gurur duydum.Sizi buralara kadar getiren konservatuarsa tabi.Neyse.Sesinizi ve karegrofinizi (?) çok beğendik.Yetenek sınavını geçtiniz.Kutlarım. Jackson konuştu: -Teşekkür ederiz.Okulunuza gelmeyi arkadaşlarımızla planlıyorduk.Ama kader buna izin vermedi. Adam bozuntuya vermemişti.sanki,bir kelime daha ederse ağlayacağımı biliyordu. -Tamam gençler.Size bir öğrencimi yardım etsin diye görevlendirdim.Okulda yada okul dışında alışana kadar onunla gezin.Sena bu okul hakkında ve İstanbul hakkında her şeyi biliyor.Ona güvenebilirsiniz.Şimdi gidin ve memurdan ders programınızı alın.Görüşürüz gençler.Bunu söyledikten sonra çıktık.Sena dışarıda bekliyordu.Gerçekten çok güzel bir kızdı: -Ee?Nasıldınız? Jackson istifini bozmuyordu.Durgunluğunu korudu ama kızdan rahatsız olduğunu anlayabiliyordum.Ben cevapladım: -Geçtik.Kayıt yaptırmamız gerekecek sanırım. Nasıl olacak bu iş? Sena kendisini takip etmemizi istedi.Ama Jackson kıpırdamıyordu bile.Bende durdum.Sena konuştu: -1000 lira karşılığında kayıt yaptırıyorsunuz.Dilerseniz parayı bana verin.Ben kaydınızı yapabilirim.Ayrıca eviniz hazır değilse bende kalabilirsiniz. Jackson Sena’yı sustururcasına atıldı: -Hayır.Biz hallederiz.Evimiz hazır.İstanbul’da tanıdıklarımız var.Takıldığımız yerlerde bizlere yardımcı olacaklar.Sen bize ders programını versen yeter.Gerisine karışmana gerek yok. Sena biraz duruldu.Bozulduğu belli oluyordu.Sinirli bir tavır aldı: -Bu benim görevimdi.Yardım etmeye çalışıyordum ama asi çocuk tarafından yanlış anlaşıldım.Aslında umurumda bile değil.Dışarıdan havalı gözüküyordun.Ve dış görünüşünle çok uyumlusun Jackson Shadow. Bunları söyledikten sonra çıkışa ilerledi.Jackson’a döndüm: -Jack!Kıza niye böyle bir şey söyledin.Onun ne suçu var.Bu görevi kendisi istememiş ona başkaları vermiş.Bize sadece yardım ediyor.Hepsi bu. Jackson hiç tepki vermedi.O böyle biri değildi.Hareketleri,kendi benliğinden çıkmasına yol açmıştı.Bir öğrenciyi durdurdum ve kayıt yapılan yerin nerede olduğunu sordum.Bize bir yer tarif etti.Oraya doğru yöneldik.Bankayı andıran bir yerdi.Kaydımızı yaptırdık.Bize verdikleri birkaç kitabı aldıktan sonra arabaya ilerledik.Arabanın silecek yerinde ders programlarımız vardı.Bunu sena’nın koyduğuna eminim. Arabaya bindiğimizde Jackson’a tavır yaptım.Bunu evde de sürdürünce bana bağırdı: -Daha yeni tanıdığın bir kız için bana tavır yapıyorsun.Gerçekten nasıl değişmişsin Samenta. O kız için arkadaşlarını nasıl satarsın. Jackson delirmiş miydi?Beni sinirlendirdi.Sesimi onunki gibi sert ve yüksek yaptım: -Jackson nasıl böyle düşünebilirsin?Arkadaşlarımı satmakta nereden çıktı?Yüzüne güldüğüm her insan benim dostum yada kardeşim olamaz.O kız bize sadece yardım etti.Sadece bu.Ama sen kafana takmışsın.Benim kardeşlerimin yerini başkasına vereceğimi düşünüyorsun.Hayatım boyunca kimseye gülmeyeyim mi yani?Ne istediğini anlayamıyorum. Odama gittim ve kapıyı çarptım.Zaten sabahtan beri yorgundum.Yatağıma uzandım.Jackson böyle biri değildi.Neden böyle bir şey yaptı.Benim hakkımda nasıl böyle bir şey düşünebilir.Ben,asla arkadaşlarımı satmayacaktım.Bunu yapamazdım da.Hiç bir arkadaş,onlar kadar yakın olmayacaktı bana.Hiç bir dost onlar gibi kardeş olmazdı bana karşı.olamazdı. Kulaklığımı taktım ve müzik dinlemeye başladım.Gözlerimi kapatınca daha da mükemmel oldu bu an.Müzik tüm dertlerimi götürüyordu.Yalnızlığımı götürüveriyordu adeta. Yanımda duran kalemi ve kağıdı aldım.İlham gelmişti ve bunu kullanmam gerekirdi.Yazmaya başladım: Dün hayat durdu benim için Sanki bugün her şey farklı Sanki bu ev benim değil Bu nefes bana zararlı Alışmaya çalışmak diye bir şey yok Alışmak zorundayım Üzülmemek diye bir şey yok Üzülmem gerek Severek unutmak olur iş mi? Bilerek uçuruma önden atlanır mı ki? Kaybettiğinin yerine ne koysan dolmaz, Boş bırakacağım yerini Hep,bomboş [Alıntıdır. (Yalın-Alışmak Zorundayım] Tabiki de hepsi hemen gelmedi aklıma.Daha önce çalışmıştım bu şarkı üzerine ama bir türlü güzel olmadı.Kapı çalındı.Jackson’du bu.Evde başka kimse olmadığına göre.Yerimden doğruldum ve yatağın üzerinde bağdaş kurdum: -Geeel! Kapı açıldı.Tahminim doğruydu.Jackson yanıma oturdu: - Üzgünüm Samenta. Seni çok kırdım.Söylediklerim çok salakçaydı zaten.Okulda da moralim bozuldu.Oraya hep birlikte gitmeliydik.Özür dilerim kardeşim. Sonra sustu.Ne diyeceğimi bekliyordu.Önce tek kaşımı kaldırarak ona baktım.Sonra onu yanıltıp sıkıca sarıldım: -Her şey düzelecek Jackie.Güven bana.Asla ayrılmayacağız.Sonsuza dek kardeşiz dostum. Biraz sarıldık.Sanki hiç ayrılmayacak gibiydik.Ama ayrıldık.Jack’in gözü yatağın üstündeki şarkı sözüne ilişti.Eline alıp okudu: -Bu çok güzel.Tanrım sen bir şair olarak doğmuşsun Samenta. Mütevazı bir tavırla: -Saçmalama Sam,dedim.Elini omzuma attı: -Evan ve sen profesyonel müzisyenleri sollayacak kadar mükemmeldiniz.Buna tüm kalbimizle inandık Samenta.Buna devam edeceğiz.Birkaç üye daha bulacağız.Emin ol onlarda bunu yapmamızı isterlerdi.Eğer müzisyenliği bırakırsak zorlarına gider.Ben olsam böyle düşünürdüm.Onlarda böyle düşünüyor.Eminim. Hiçbir şey söylemedim.Konuşsam saçmalayacağımı biliyordum.Sesimi hep Amy Lee’nin sesine benzettiler.Doğrusu bende onlar böyle söyleyince daha çok benzesin diye çalışırdım.Bu yüzden genelde onun şarkılarını çalardık. Ortama sükûnet hakim olmuştu.Jack bu sessizliğin tadını çıkardıktan sonra kalktı ve odasına gitti.Odaya grubun birkaç afişini ve büyütülmüş fotoğraflarımızı astım.Kendimizi profesyonel bir grup olarak gördüğümüz için afişlerimiz bile vardı.Zaten rock kokusu yoğun olan cafelerde ve bazı barlarda çalıyorduk.O yüzden afiş gerekli sayılırdı. İçeri gidip pizza siparişi verdim.Annem mükemmel bir aşçıydı.Babam hep böyle söylerdi.Ama annem öldükten sonra babam hiç yemek yapmadı.Sadece ısıtırdı.Restoran’da yada arkadaşlarımda yediklerim haricinde hiç düzgün yemedim ben aslında. Jack yanıma geldi: -Hadi gidip Sena’ya bir hediye alalım.Ona kabalık ettim.Bugün kendimi çok salak hissediyorum. Evet.Bugün çok salak hareketleri vardı: -Tamam Jack.Pizza sipariş ettim.Sonra bir AVM’ e gider bir şeyler alırız.Ne dersin? Tamam dercesine başını salladı.Başka seçeneği yoktu zaten. Pizzalarımız geldi.Yedikten sonra çıktık.Buraları daha öğrenmediğimiz için bir taksiyle “Ak Merkez” denilen yere gittik.Neredeyse tüm markalar yabancı ve tanıdıktı.Pull and Bear,Bershka,Oysho, Collezione,Colin’s … Önce Pull’a girdik.Güzel bir mağazaydı.Jack alışveriş yapmaktan nefret ederdi.O yüzden ilk gördüğümüz güzel giysiyi aldık.Fuşya’nın biraz daha koyusu bu elbise.Tam bu sezonlarda giyilebilecek türdendi.Ne çok açık,ne çok kapalı.Ne çok kalın,ne çok ince.Tam eylülde giyilebilecek türden.Senanın beğeneceğini düşünüyordum.Umarım kabul ederdi ve Jackson’la barışırlardı. Yeni bir güne başlıyorduk.Sabah olmuştu.Biraz zorlanarak kalktım.Bugün okula gidecektik.Gitarımı,çantamı ve kendimi hazırladım.Çok siyah giyinmemiştim.Kendime biraz renk kattım ve siyah dar pantolonumun üstüne koyu lacivert V yaka t-shirt giydim.Yüzüğümü,kolyemi ve bilekliğimi taktıktan sonra tamamdım. Kahvaltı yapmak için mutfağa ilerlediğimde benim küçük maymunum kahvaltıyı hazırlamıştı.Mahçup bir gülümsemeyle karşıladım onu.Oda beni “Günaydın” diyerek karşıladı. Hazırladığı tuzsuz ve yanmış omleti afiyetle yedim Sonra okula gittik.Sena kantinde oturmuş,tost yiyordu.Jack’e döndüm: -Git ve yap şu işi. Ağzı açık bana baktı: -Tek başıma mı? -Evet.Ona ben laf sokmadım Jack.Hadi gidip özür dile. dün çok yorgun ve üzgün olduğunu söyle. -Olmaz.Tek yapmam.Anabel’e çıkma teklifi ederken bile sen yanımdaydın. -Jaaaack!Kıza çıkma teklifi etmeyeceksin.Hadi be oğlum . Jack’i zor ikna ettim.Kıza doğru ilerledi.Arkalarındaki masaya oturdum.Ne dediğini net duyabiliyordum: -Merhaba Sena. Senadan ses yoktu. Jack konuşmaya devam etti: -Dün sana yaptığım salak sözleri unut lütfen.Çok yorgundum ve moralim bozuktu.Pişman olup sana bunu aldım. Hediyeyi dilenciye para verir gibi uzattı.Sena alaycı bir şekilde gülümsedi: -Sağ olun Bay Shadow.Bunu yapmak zorunda değilsin.Samenta’nın sana söylediği sözleri ezberleyip gelmek zorunda değilsin yani.Gerçekten pişman olsaydın ve bunu yapmak istediğin için yapsaydın Samenta’nın zorlamasıyla yapmazdın. Sözünü bitirir bitirmez masadan kalktı. Jack kaşlarını kaldırıp bana baktı: -Kız çok asil çıktı.Bir elbiseye kanmadı Sam. Sinirli sinirli Jack’e baktım: -Kızı kandırmak için hediye almadık Jackson.Hadi derse girelim.Elbiseyi bana ver.Sena’yla konuşurum.Sınıfa ilerlerken bana döndü: -Güzel kız ama ha. Küçük bir tokat attım: -Kendine gel. Bu sözüme güldü.Neden güldüğünü hala anlamış değilim. Sınıfa geldiğimizde birçok kişinin gözü bizdeydi.Anormal gibi miydik? Jack bana baktı: -Senin güzelliğine bakıyorlar sanırım.Yoksa normal bir insan gibi oturdum buraya. Biraz konuştuktan sonra genç biri eğitmen olarak girdi.Sevimliydi.Konuşmaya başladı: -hoş geldiniz çaylaklar.2 sınıfa geçene kadar çaylak sıfatıyla kalacaksınız.Ama kendinizi kanıtlarsanız amatör olabilirsiniz.Bu ders kendisine çaylak denilmesinden hoşlanmayanlar için bir bonus olarak düşünün.Yani kendinizi gösterin.Evet seçtiğim herkes şarkı söylemek zorunda değil.Ama bu çaylak olmayı göze almış demektir.Sen,sarışın bayan.Önce kendinizi tanıtın.Sonra kendinizi gösterin. Kız kalktı.Birçok sarışın gibi süslüydü.Konuşması bir bebeği andırıyordu.Şarkısını söylemeye başladı.Sesi normaldi.Kötü değildi.Sonra birkaç kişiyi daha kaldırdı.Jack bana döndü: -Bizi kaldırırsa kalkacak mıyız?dedi. Başımı evet dercesine salladım.Çaylak kalmaya niyetli değilim. Eğitmen bize döndü: -Siz bayan.Solo mu söylemek istersiniz. Arkama baktım.Ama arkadaki erkekti.Bana söylediğini anladım: -Hayır.Biz solo değil.Jack’le söyleyeceğim. Kendimi tanıttım.Jack’te tanıttıktan sonra broken’ı söylemeye başladık.Bittiğinde eğitmen alkışladı. -Hımm.Bu iyiydi.Sesin Amy Lee’ye benziyor.Genç adam,sende iyiydin.Kutlarım sizi.Sizde amatör olmaya hak kazandınız,dedi. Mütevazılıktan çıkmış bir gülümsemeyle karşıladım eğitmeni. Ders bitince Sena’yı aradım.Bahçedeydi.Yanına yaklaştığımı görünce ayağa kalktı ve beni selamladı: -Samenta.Merhaba,nasılsın? -İyi,sen? -Teşekkür ederim.Nasıl geçti dersin. -İyiydi,dedim.Sonra hediyeyi uzattım: -Bunu bir özür olarak kabul et.Ayrıca bize yardım ettin.Teşekkür olarak ta kabul edebilirsin.Jack ve ben buraya arkadaşlarımızla gelmeyi planlıyorduk.Hayalimiz burasıydı.Ama aynı gün bir kaza oldu ve onları kaybettik.Jack kendi sevgilisini bende kendi sevgilimi kaybettim.O yüzden Jack’le buraya geldiğimizde morali bozuktu.sana haksız yere çıkıştı.Evde hatasını anladı.Bu hediyeyi de kendisi aldı.Onun bu salakça davranışı maruz gör. Bunları söylerken birden aklım o geceye gitti ve gene irkildim.Sena’da dinlerken çok üzgündü: -Aman Tanrım.Samenta çok üzüldüm.Ve bilmiyorum.Bende biraz abarttım galiba.Ama inan bilseydim böyle olmazdı. Jack yanımıza geldi.Elinde 2 kola 1 v. Suyu vardı.Kolaları bize uzattı: -Affedildim mi?dedi.Sena gülümseyerek cevapladı: -Tabi .
| |
| | | Ceyda~ Admin
Mesaj Sayısı : 334 Vampir Gücü : 410 Rep Puanı : 2 Kayıt tarihi : 09/09/09 Nerden : BursAnkara
| Konu: Geri: xx Karanlık xx 18.Bölüm Paz Eyl. 13, 2009 9:24 pm | |
| 4.Bölüm /Part 1
Aylar çok hızlıca ilerliyordu.Sena ile aramız çok iyiydi.1 günde bitirdiğim ‘’New moon’’romanının filmine 3 bilet aldım.Jackson,sena ve ben.Gerçi bu durumda kendimi biraz fazlalık gibi hissediyordum ama…Çok zor bulunan bu değerli biletin tarihi 3 gün sonraydı. Sabah oldu.Jack süslenip,püslenirken yanına gittim: -Sena’ya mı bunlar? Arkasını döndü: -Ona karşı bir şeyler hissettiğimi bugün söyleyeceğim.Burada ne derler bilirsin.Çıkma teklifi edeceğim.Yanımda ol lütfen. Dalga moduna girdim: -Tamam Jackson.Kıza çıkma teklifi ederken elini tutarım.Korkma sen.Ama önce sütünü iç. Jack istifini bozmadan bağırdı: -Saaaam.Dalga geçmeden beni dinle.Ona şöyle diyeceğim:Seni seviyorum,çünkü en güzel zamanlarımın sahibisin sen.Seninle geçirdiğim kısacık anlar bile unutulmaz oluyor.Hiç bitmesin istiyorum.Ya yoksan,işte o zaman akmaz oluyor dakikalar,bir işkenceye dönüyor zamana katlanmak.Nasıldı? Aman Tanrım!!!Çok etkileyiciydi.Sena eğer bu lafın ardından Jack’i reddederse onun aklından şüpelenecektim. Jacin kendi kurduğu bu minik söz karşısında çok duygulanmıştım.Aklıma aşk geldi.Ve aşk,bana Evan’ı hatırlattı.Gözyaşlarımı tutuyordum.Ama dayanamayacağımı anlayınca arkamı döndüm.Jack: -Heey Samenta.O kadarda kötü olamaz,dedi. Kötü değildi.Yani iyiydi.Ama bu anlık duygu patlamasının sebebi bu duygusal söz değildi.Evan’dı. Onunla bu dünyada ayrıldığımızdan beri bir erkekle çıkmamıştım.Bakıştığım biri vardı.Ah,aslında çok yakışıklı ve etkileyiciydi,ama Evan’la diğer dünyadaki buluşmamızı düşününce,fani dünyadaki aşk,bana basit geliyordu: -Çok güzeldi.Eğer bugün Sena’ya çıkma teklifi etmezsen,seni öldüreceğim küçük Jackie,dedim.Minik bir tebessüm yüzünü canlandırdı.Sonra birden durdu: -Sence yaptığım yanlış mı? -Ne alaka?dedim.Yüzü bulutlandı: -Yani,Anabel bana küfrediyor mudur? -Saçmalama Jack,dedim. -Ben olsam ederdim. Sertçe bu salak sözünü yanıtladım: -Anabel ahlaklı biriydi. -Ben değil miyim? -Hayır Jack. Gülmeye başladı.Bense hiç tepki vermeden odama girdim.Aynaya bakınca,kendimi güzel gibi hissettim.Siyah çizmelerimi giyerken,Jack’in telefonu çaldı.Konuştuktan sonra yanıma geldi: -Ve işte o an geldi prenses. -Ne var Jack? Elimden tutup sürüklercesine aşağıya götürdü.Küçük bir kamyonet vardı. Jack gözlerimi kapatığ,beni bir yere götürdü.Gözlerimi açtığımda çığlık attım.Evan’ın motosikleti buradaydı.Sevinçle bağırdım: -Seni gerizekalı,getireceğini söylememiştin. Jack güldü: -Baban aradı.Garajınızda çürüyormuş.Oda buraya yolladı.Artık senindir yavrum.Hızla motora ilerledim: -Okula bununla gideceğim. Jack: -Tamam.Bende zaten onu diyecektim.Sena teklifimi kabul ederse sen olmadan bir yerlere gideriz. -Defooooool! Bu motora ilk gördüğüm günden beri hayrandım. Hiçbir motor böyle güzel olamazdı.Bunun kadar hızlı ve asil.Washington daki kasabamızda kazadan sonra Jack bunun benim olacağını söylediğinde çok mutlu olmamıştım.Çünkü Evan daha yeni ölmüştü.Sevinmiş olsaydım,bu salakça ve nankörce olurdu. Yukarı çıkıp eteğimi çıkardım.Motora onunla binemezdim.Daha asi bir şey giydim.Jack kapımı tıklatıp ‘’hazır mısın motorcu’’dedi. -Eveeeeeeeeeett,diye yanıtladım koca oğlanı. Merdivenlerden uçarak indim.Motora bindiğim zaman tüylerim diken diken oldu.Sanki Evan’ın sıcaklığı hala motorun üzerindeydi.Onsuz olmuyordu,çünkü çalınan hayallerim gelmişti onunla.Yok olan ümitlerim yeşerdi.Çiçek olup açtı ömrüm.Solmaya yüz tutmuşken,yeniden filizlendi.Şimdi yeniden onsuzum,yine başa döndüm.Hayallerim tekrar çalındı.Tekrar sordu ümitlerim. Düşüncelerimle boğuşurken,Jack’in sesi kurtardı beni: -Hadi Sam,arkamdan gel. Direndim: -Önden ben gidiyorum tatlım. Jack çılgınca gülümsedi(Bu gülümsemesi onu çook çekici yapıyor): -Niye tatlım.Bir efsanenin gölgesinden gelmek,sana göre değil mi? Bu keskin söz beni bozmaya yetmedi: -Hayır Jackie,senin gibi kendini efsane sanan bir çocuk beni takip etmeli,yoksa kaybolur,dedim ve pilot gözlüğümü takıp motoru çalıştırdım.Hala eskisi gibiydi.Mükemmel…
4.Bölüm Part 2
Ben her zamanki gib önce,Jack arkada okula gittik. Motoru park ederken tüm gözlerin üstümde olduğunu hissettim.Bu beni gurulandırdı. Sena bizi görünce yanımıza geldi: -Heey.Sam bu süper.Yeni mi? Yandan bir gülüş attım: Hayır.Eski ve yaşına göre oldukça çok anıyla dolu. Başka birşey söylemeden ilerlerken,Jack'in Sena'ya ''Motor Evan'ındı''dediğini duydum. Kapıya yaklaşınca Jack'e göz kırptım: -Jack,Sena'yıda alıp bahçeye çık.Benim ufak bir işim var.Sonra yanınıza gelirim,dedim. Hızlı adımlarla sınıfa ilerlerken,araştırmam gerekn konuyu düşündüm.O sırada sert bir cisime çarptım.Elimde ki herşey yere düştü.Kafamı kalldırığımda,derslerde bana kaçamak bakışlar atan çocuk karşımdaydı.Hafiften hoşlandığım bu çocuk 10 saniyelik sessiz bakışmadan sonra Sükuneti bozdu: -Üzgünüm,benim hatam -Biliyorum... O büyüleyici gülümsemesiyle bana baktıktan sonra eğildi ve eşyalarımı topladı: -Belkide bu çarpışma ölüme gidecek bir aşkın başlangıcıdır. -Sanmıyorum.Bu çok klasik olurdu. Bu sözümden sonra hiç gülmedi.Sesini çok etkileyici bir tona ayarladı: -Direniş,asillik,başlaldırı ve inat.Tamda seni anlatan sözcükler.Ama biraz katı değillerv mi? Her şeyi kökündenkesip atacak keskin bir bıçak.dönüp kullananı da yaralamaz mı kimi zaman? Durdum,durdum ve durdum.Hayatım boyunca hiçbir sözden bu denli etkilenmemiştim.Ağzımı açıp saçma bir söz söylemedim.Sadece karşımda duran bu çocuğa baktım.Oda bakışlarını benden ayırmadı.Sonra eşyalarını bana verip yanımdan ayrıldı. Sınıfa çıkıp bahçeyi seyrettim.Onu düşündüm...Adını bile bilmediğim bu çocuğun etkileyici gülümsemesini...
5.Bölüm Sena
Jackle bahçeye çıktık. Bana o kadar anlamlı bakıyordu ki ona olan aşkım kat kat arttı Ona aşıktım çünkü kimsede olmayan bir tılsım vardı onda. Adı ne bilmiyorum ama o tılsıma kapılmayı seviyorum.Ve onun sevdasını hiç bitmeyen bir masal gibi yaşıyorum içimde Jackson
Karşılıklı birbirimiizi seyrediyorduk. Yeeşil gözlerinden sevgi,büyüleyici kokusundan cesaret alarak lafa başladım: -Iıı!Şey...Aslında sana birşey söylemeliyim...yani....Tam emin değilim aslında ama...şeyy...ben farkettim ki...sen iyisin.. Sena anlamsız gözlerle bana bakıyordu.Kendimden utandım.Cesaretimi toplamak için Kokusunu içime daha fazla çektim: -Sena...Yani sen ve ben...ilk zamanlarda...İlk derken en ilk...işte o zamanlarda...kötüydük galiba...yeniydim ya...ama anladım ben...yani anladım ki...ben galiba anlamaya başladım... Daha rezi bir durumdaydım.İçimden kendime sövüyordum.Daha fazla dayanamadım ve ellerimi senanın saçlarına dolayıp dudaklarını dudaklarıma gömdüm. İşte o an anladım ki sözlerin yetersiz kaldığı yerde dudaklar devreye girer (xD) Kendimi çektiğimde utançla senaya baktım. Tepkisini merak ediyordum.Ama o tepkisizdi.Yüzünde en ufak mimik yoktu.Sonra bana etkileyici bir tebessüm eşliğinde cevap verdi: -I love you to[Bende seni seviyorum] | |
| | | Ceyda~ Admin
Mesaj Sayısı : 334 Vampir Gücü : 410 Rep Puanı : 2 Kayıt tarihi : 09/09/09 Nerden : BursAnkara
| Konu: Geri: xx Karanlık xx 18.Bölüm Paz Eyl. 13, 2009 9:28 pm | |
| 6.Bölüm Part 1
Kara kalemimle beyaz sayfayı karalerkeniadını bilmediğim tatlı çocuğun etkileyici sesini duydum: -Bu portrenin adı nedir? -Fani dünyadaki aşk. Gülmeye başladı.Sonra karşıma geçti: -Aşka inanmaz mısın?Yada kadere?Bugünkü çarpışmamız,bence kaderin bir oyunuydu. Ne saçma bir düşünceydi bu. -Tesadüf diyelim,diye susturdum onu.Ama susmadı.Alaycı ve küçümser bir tavırla konuşmaya başladı: -Tesadüf,inançsızların kadere taktıkları isimdir... Bunu söyledikten hemen sonra yanımdan ayrıldı ve en arkadaki yerine oturdu. Bu çocuk,30 dk içinde beni o kadar etkilemişti ki,ondan gerçekten hoşlanmaya başladım. Zil çaldı.Jack ortalarda yoktu.Eğitmen geldi ama koca oğlan hala ortalarda değildi.Derste gizemli çocuk,bana bir kağıt attı.İçinde hikayeye benzer birşey yazıyordu.Okumaya başladım. ''Fransız Hava Yollarına ait DC-4 tipi bir yolcu uçağı,12Haziran 1950 gecesi,Bahreyn yakınlarında düşer. Uçakta bulunan 47 yolcunun hepsi ölür. Olayı inanılmaz kılan,aynı genenin ilerleyen saatlerinde yine Fransız H.Yollarına ait DC-4'ün yine Bahreyn de ve ilk uçağa çok yakın bir yerde düşmüş olmasıdır. Ne dersin?Kainatta tesadüfe tesadüf edilir mi'' Ayaz x..
Bu kağıt sayesinde 2 şey öğrendim: İlki,kader diye birşey olabilirmiş. Diğer öğrendiğim şey ise,bu gizemli çocuğun adı Ayazmış . Heyecanla Ayaz'a baktım.Teşekkür edercesine başımı salladım.Gülümseyerek kendini kanıtladı. Bu durumda ezilen ben olsam da,zaferin kendimde olduğunu hissediyorum...
| |
| | | Ceyda~ Admin
Mesaj Sayısı : 334 Vampir Gücü : 410 Rep Puanı : 2 Kayıt tarihi : 09/09/09 Nerden : BursAnkara
| Konu: Geri: xx Karanlık xx 18.Bölüm Paz Eyl. 13, 2009 9:29 pm | |
| Eve giderken yanımda Jack yoktu.Onu okulda da görmedim zaten.Büyük ihtimalle Sena ile vakit geçiriyordu. Eve geldiğimde hiç iştahım yoktu.Aklım ondaydı.Ayazda.Gerçek bir çocuktu.Söylediklerinde art niyet göremedim.Belki benden hoşlanıyordu.Yada benimle dalga geçiyordu.Ama hoşlanmasını umuyordum.Belki bir süreliğine Evan’la diğer dünyadaki buluşmamızı unutur,ayaz’a zaman ayırabilirdim. Yatağıma uzanıp gözlerimi kapattım.Ayazın o masallardaki prenslerin gülümsemesini andıran gülümsemesi geldi aklıma.Sonra gözleri.Anlamlıydılar.Kendisi konuşmasa da bakışları ben buradayım diyordu.Kapının kilidinin dönmesiyle gözlerimi açtım.Jack’in sesi geldi: -Prenseeees . Ev onunla huzur buldu.Hemen yanına koşup sarıldım.Eğer bir kardeşim olsaydı,bu kadar sevemezdin herhalde. Sonra aklıma Sena geldi: -Eee?Ne dedin Senaya?Kabul ettiğine eminim?Nasıl ettin?Heyecandan kekeledin dimi? Sonra başparmağını dudaklarıma koyarak’’sus’’ işareti yaptı: -Kabul etti?Ama çıkma teklifi edemedim.Neyse, bir kurt gibi açım ve sen gözüme kuzu gibi geliyorsun.Bana yemek hazırlarsan seni yemem,dedi. Birden iştahım açıldı.Koca oğlanı görünce acıkıyordum zaten otomatik olarak.Hep merak ediyorum,Jack benim 3 katım daha fazla yemek yiyor ama nasıl bu kadar kaslı.:utanBu yağlar nereye gidiyor? Makarnanın suyunu keatle’a koydum.Açlıktan ölmüş olan Jack yanıma geldi ve bana sarıldı: -Mm! .Küçük kuzu!Çook açıııımm.Bu gün heyecandan Sena’nın yanında hiçbir şey yemedim.Oda pek yemedi.Ama benim bünyem aç kalmaya dayanıklı değil. -Biliyorum Koca Jack,biliyorum,dedim ve makarnanın sosunu yapmaya başladım.Jack,asla makarnayı sossuz yemezdi.
Ben makarnayı yapmayı bitirirken,Jack’te masayı serdi.Bugün iyi gününde olduğu belliydi.Yoksa Koca oğlan asla iş yapmazdı. Yemeğe başlarken sordum: -Ee?Anlatmayacaksın sanırım? -Açım kuzu aç! -Öff!. 1 tabak yedikten sonra Jack’in tenceredeki tüm makarnaları yemesini bekledim.Sonra ben bulaşıkları makineye dizerken söze başladı: -Önce çok heyecanladım.Kekeledim yani.Sonra bir şey konuşamayınca onu öptüm.Oda karşılık verdi.Çıkıyoruz yani. Sevinçle çığlık attım: -Voovv.Süpersin oğlum.Yarın için heyecanlı mısın?dedim. Biraz durdu.Birşey hatırlamaya çalışıyor gibiydi: -Hayır,heyecanlı değilim.Niçin heyecanlı olayım ki? Oflamaya başladım.New moon’a gideceğimizi nasıl unutur? -Yarın new moon’a gidiyoruz.Ve Sena ile ilk sinemanız. Güldü: -Bu gün senayla sinemaya gittik zaten,dedi Bozuntuya vermedim: -O zaman ikinci. Şirin evimizde Jack’in kahkaha sesi yankılandı: -Üzgünüm kuzucuk.Bu gün 4 kez üst üste aynı filme gittik.Biraz daha vakit geçirmek için. Salaklar.Niye bir cafeye oturup sohbet etmediklerini düşündüm ve bunu Jack’in yüzüne vurma gereksinimi duydum: -Saf oğlan.Niye bir cafede oturmadınız. -Bilmiyorum.Ya Sena ortalarda gözükmek istemiyor.Bana nedenini söylemedi ama birinden utanıyor yada kaçıyor olabilir.Çünkü yürürken bile el ele değildik.Ve çıktığımızı kimsenin bilmesini istemedi.Sen hariç tabi. Bu işte bir gariplik vardı: -O zaman neden tüm okulun önünde öpüştünüz? -Bilmiyorum.O anki çaresizliğimden kaynaklı bir şeydi o. Başka soru sormadım.Bulaşıkları makineye dizmem bitince odama çekilip şarkı sözü yazdım.Bu aralar pek odaklanamıyordum.Güzel olmadı.Hatta iğrençti.Zamanımı ona ayırdığım için sinirlenip kağıdı yırttım.Sonra uyudum.Yarın yeni bir gündü.Ayazla yeni bir gün… Yeni güne güzel başladım.Çünkü mutfaktan harika kahvaltı kokusu geliyordu.Yüzümü yıkayıp mutfağa koştum.Jack aynı anda birçok işi yapmaya çalışıyordu.Yemeyi yeme konusunda bir profesyonel olsa bile yemek yapmada berbattı: -Marifetli parmaklarınla antrenman yapmalısın oğlum. Jack bana bakıp gülümsedi: -Uykucu prenses yardımın gerek.Sena tam 30 dakika sonra burada olacak.Ve ben ona yanmış omletimi sunmak istemiyorum. -Anlıyorum.O zaman buraları toparla.Yaptığın yanmış omleti çöpe at.Keatle’a su koy.Ben üstümü giyip bir duş alacağım.Sende hazırlanabilirsin.30 dakikada harikalar yaratırım ben miniğim.Hadi iş başına. Bunu söyledikten sonra aşçılara özenip birde el çırptım.Bu durumda komik göründüğüme eminim.İçeri gidip bir duş aldım.Sonra hazırlandım.Bu gün güzel olmalıydım.Saçlarımı kendi havasına bıraktım.Hafif bir makyaj yaptım.Siyah Gothic bir makyajla Ayaz’ı korkutabilirdim gülümse. Makyaj yaptıktan sonra mutfağa gittim.Önce peynirli omlet yaptım.Çok mükemmel olduğu söylenemezdi ama yanmış omletten iyi olacağını düşündüm.Patatesleride kızarttıktan sonra yanına burada örendiğim bir tarifi denedim.Gerçekten çok zengin bir yemek kültürüne sahip olan Türkler,aynı zamanda çok konukseverler.Komşularımız bize o kadar yakın davranıyorlar ki,sanki 20 yıldır birbirimizi tanıyoruz. Ben sofrayı tamamladıktan sonra kapı çaldı.Sena eşsiz güzelliğiyle karşımda duruyordu.Ona aldığımız elbise üstündeydi.Çok mutlu oldu.Sarılınca hemen içeri geçti.Biraz tedirgindi. Ama Jack’i görünce gülümsemeye başladı.Sena,Jack’in yanağına tüy kadar hafif bir öpücük kondurdu.Kaşlarımı kaldırım gülümsedim. Müthiş derecede eğlenceli kahvaltıdan sonra okula gittik.Gözlerim onu arıyordu.Yani Ayaz’ı.Ama ortalarda yoktu.Sınıfa çıktığımda yanımda bitiverdi: -İstanbul’u hiç gezdin mi? Heyecanlandım.Ama heyecanımı ona belli etmemeye çalıştım: -Gerek duymadım.Her yerini biliyorum zaten. -Çok etkilendim.O zaman sana bir soru.En ünlü yeri neresidir? Hiç düşünmeden cevap verdim: -İstanbul Park. Gülmeye başladı: -Ne alakası var? Küçümseyen gözlerle ona baktım: -Sen dolma bahçe sarayını gezerken eğlenebilirsin By.Flozof.Ama Ben Rock’n coke’da eğleniyorum. Ayaz,o etkileyici tebessümünü yüzüme fırlattı: -Bugün belki biraz gezebiliriz,dedi. Heyecanlı gibi gözükmüyordu.Sakindi.O sırada Jack yanımıza geldi.İçimden küfür etmeye başladım.Ayaz’ı yanımda görünce elini Ayaz’ın omzuna attı: -Selam dostum. -Merhaba,diye karşılık verdi.Bu durumda iyi aile çocuğu gibi gözüküyordu.Jack’le küçük bir tanışma faslı başladı.Sonra beni kurtaran Sena oldu.Jack’i yanına çağırdı.Ayaz’a baktım.Oda bana kalp -Ee?Ne diyorsun?Seni gezdireyim mi? Patavatsızca atıldım: -Bana çıkma teklifi mi ediyorsun? -Çıkma teklifini nasıl düşündüğüne bağlı? -Sen nasıl düşünüyorsun? -Duruma göre değişir? -Bu durumda nasıl bir şey şu çıkma teklifi? Gülümsedi ve bana baktı: - Ben çıkma teklifini sevgili olmak anlamına getiririm. Tamam.Sence daha yeni tanıdığım bir kıza çıkma teklifi edebilecek birine benziyor muyum? -Evet. Bu sözü söyleyince bana baktı.Önce tepkisizdi.Kendimden bir anda tiksindim.Sonra gülmeye başladı.Ona eşlik ettim.Ama sorusuna ne cevap vereceğimi bilmiyordum.Yeni bir ilişkiye hazır mıydım? | |
| | | _eylül_ İnsan
Mesaj Sayısı : 127 Vampir Gücü : 142 Rep Puanı : 1 Kayıt tarihi : 10/09/09 Yaş : 29 Nerden : İstanbul
| Konu: Geri: xx Karanlık xx 18.Bölüm Perş. Eyl. 17, 2009 8:04 pm | |
| vayy gerçekten çok güzelmiş çok beğendim hikayeni canım yeni bölüm ne zaman?? | |
| | | Ceyda~ Admin
Mesaj Sayısı : 334 Vampir Gücü : 410 Rep Puanı : 2 Kayıt tarihi : 09/09/09 Nerden : BursAnkara
| | | | Allstar01 Admin
Mesaj Sayısı : 1077 Vampir Gücü : 1353 Rep Puanı : 7 Kayıt tarihi : 10/09/09 Yaş : 29 Nerden : ßursa
| Konu: Geri: xx Karanlık xx 18.Bölüm C.tesi Eyl. 19, 2009 4:06 pm | |
| E bi zahmet başlat artık xD | |
| | | Ceyda~ Admin
Mesaj Sayısı : 334 Vampir Gücü : 410 Rep Puanı : 2 Kayıt tarihi : 09/09/09 Nerden : BursAnkara
| | | | Allstar01 Admin
Mesaj Sayısı : 1077 Vampir Gücü : 1353 Rep Puanı : 7 Kayıt tarihi : 10/09/09 Yaş : 29 Nerden : ßursa
| Konu: Geri: xx Karanlık xx 18.Bölüm Paz Eyl. 20, 2009 3:54 pm | |
| Başka ? | |
| | | Ceyda~ Admin
Mesaj Sayısı : 334 Vampir Gücü : 410 Rep Puanı : 2 Kayıt tarihi : 09/09/09 Nerden : BursAnkara
| | | | Allstar01 Admin
Mesaj Sayısı : 1077 Vampir Gücü : 1353 Rep Puanı : 7 Kayıt tarihi : 10/09/09 Yaş : 29 Nerden : ßursa
| Konu: Geri: xx Karanlık xx 18.Bölüm Paz Eyl. 20, 2009 9:38 pm | |
| 7. Bölüm Eve giderken yanımda Jack yoktu.Onu okulda da görmedim zaten.Büyük ihtimalle Sena ile vakit geçiriyordu. Eve geldiğimde hiç iştahım yoktu.Aklım ondaydı.Ayazda.Gerçek bir çocuktu.Söylediklerinde art niyet göremedim.Belki benden hoşlanıyordu.Yada benimle dalga geçiyordu.Ama hoşlanmasını umuyordum.Belki bir süreliğine Evan’la diğer dünyadaki buluşmamızı unutur,ayaz’a zaman ayırabilirdim. Yatağıma uzanıp gözlerimi kapattım.Ayazın o masallardaki prenslerin gülümsemesini andıran gülümsemesi geldi aklıma.Sonra gözleri.Anlamlıydılar.Kendisi konuşmasa da bakışları ben buradayım diyordu.Kapının kilidinin dönmesiyle gözlerimi açtım.Jack’in sesi geldi: -Prenseeees . Ev onunla huzur buldu.Hemen yanına koşup sarıldım.Eğer bir kardeşim olsaydı,bu kadar sevemezdin herhalde. Sonra aklıma Sena geldi: -Eee?Ne dedin Senaya?Kabul ettiğine eminim?Nasıl ettin?Heyecandan kekeledin dimi? Sonra başparmağını dudaklarıma koyarak’’sus’’ işareti yaptı: -Kabul etti?Ama çıkma teklifi edemedim.Neyse, bir kurt gibi açım ve sen gözüme kuzu gibi geliyorsun.Bana yemek hazırlarsan seni yemem,dedi. Birden iştahım açıldı.Koca oğlanı görünce acıkıyordum zaten otomatik olarak.Hep merak ediyorum,Jack benim 3 katım daha fazla yemek yiyor ama nasıl bu kadar kaslı.:utanBu yağlar nereye gidiyor? Makarnanın suyunu keatle’a koydum.Açlıktan ölmüş olan Jack yanıma geldi ve bana sarıldı: -Mm! .Küçük kuzu!Çook açıııımm.Bu gün heyecandan Sena’nın yanında hiçbir şey yemedim.Oda pek yemedi.Ama benim bünyem aç kalmaya dayanıklı değil. -Biliyorum Koca Jack,biliyorum,dedim ve makarnanın sosunu yapmaya başladım.Jack,asla makarnayı sossuz yemezdi. Ben makarnayı yapmayı bitirirken,Jack’te masayı serdi.Bugün iyi gününde olduğu belliydi.Yoksa Koca oğlan asla iş yapmazdı. Yemeğe başlarken sordum: -Ee?Anlatmayacaksın sanırım? -Açım kuzu aç! -Öff!. 1 tabak yedikten sonra Jack’in tenceredeki tüm makarnaları yemesini bekledim.Sonra ben bulaşıkları makineye dizerken söze başladı: -Önce çok heyecanladım.Kekeledim yani.Sonra bir şey konuşamayınca onu öptüm.Oda karşılık verdi.Çıkıyoruz yani. Sevinçle çığlık attım: -Voovv.Süpersin oğlum.Yarın için heyecanlı mısın?dedim. Biraz durdu.Birşey hatırlamaya çalışıyor gibiydi: -Hayır,heyecanlı değilim.Niçin heyecanlı olayım ki? Oflamaya başladım.New moon’a gideceğimizi nasıl unutur? -Yarın new moon’a gidiyoruz.Ve Sena ile ilk sinemanız. Güldü: -Bu gün senayla sinemaya gittik zaten,dedi Bozuntuya vermedim: -O zaman ikinci. Şirin evimizde Jack’in kahkaha sesi yankılandı: -Üzgünüm kuzucuk.Bu gün 4 kez üst üste aynı filme gittik.Biraz daha vakit geçirmek için. Salaklar.Niye bir cafeye oturup sohbet etmediklerini düşündüm ve bunu Jack’in yüzüne vurma gereksinimi duydum: -Saf oğlan.Niye bir cafede oturmadınız. -Bilmiyorum.Ya Sena ortalarda gözükmek istemiyor.Bana nedenini söylemedi ama birinden utanıyor yada kaçıyor olabilir.Çünkü yürürken bile el ele değildik.Ve çıktığımızı kimsenin bilmesini istemedi.Sen hariç tabi. Bu işte bir gariplik vardı: -O zaman neden tüm okulun önünde öpüştünüz? -Bilmiyorum.O anki çaresizliğimden kaynaklı bir şeydi o. Başka soru sormadım.Bulaşıkları makineye dizmem bitince odama çekilip şarkı sözü yazdım.Bu aralar pek odaklanamıyordum.Güzel olmadı.Hatta iğrençti.Zamanımı ona ayırdığım için sinirlenip kağıdı yırttım.Sonra uyudum.Yarın yeni bir gündü.Ayazla yeni bir gün… Yeni güne güzel başladım.Çünkü mutfaktan harika kahvaltı kokusu geliyordu.Yüzümü yıkayıp mutfağa koştum.Jack aynı anda birçok işi yapmaya çalışıyordu.Yemeyi yeme konusunda bir profesyonel olsa bile yemek yapmada berbattı: -Marifetli parmaklarınla antrenman yapmalısın oğlum. Jack bana bakıp gülümsedi: -Uykucu prenses yardımın gerek.Sena tam 30 dakika sonra burada olacak.Ve ben ona yanmış omletimi sunmak istemiyorum. -Anlıyorum.O zaman buraları toparla.Yaptığın yanmış omleti çöpe at.Keatle’a su koy.Ben üstümü giyip bir duş alacağım.Sende hazırlanabilirsin.30 dakikada harikalar yaratırım ben miniğim.Hadi iş başına. Bunu söyledikten sonra aşçılara özenip birde el çırptım.Bu durumda komik göründüğüme eminim.İçeri gidip bir duş aldım.Sonra hazırlandım.Bu gün güzel olmalıydım.Saçlarımı kendi havasına bıraktım.Hafif bir makyaj yaptım.Siyah Gothic bir makyajla Ayaz’ı korkutabilirdim . Makyaj yaptıktan sonra mutfağa gittim.Önce peynirli omlet yaptım.Çok mükemmel olduğu söylenemezdi ama yanmış omletten iyi olacağını düşündüm.Patatesleride kızarttıktan sonra yanına burada örendiğim bir tarifi denedim.Gerçekten çok zengin bir yemek kültürüne sahip olan Türkler,aynı zamanda çok konukseverler.Komşularımız bize o kadar yakın davranıyorlar ki,sanki 20 yıldır birbirimizi tanıyoruz. Ben sofrayı tamamladıktan sonra kapı çaldı.Sena eşsiz güzelliğiyle karşımda duruyordu.Ona aldığımız elbise üstündeydi.Çok mutlu oldu.Sarılınca hemen içeri geçti.Biraz tedirgindi. Ama Jack’i görünce gülümsemeye başladı.Sena,Jack’in yanağına tüy kadar hafif bir öpücük kondurdu.Kaşlarımı kaldırım gülümsedim. Müthiş derecede eğlenceli kahvaltıdan sonra okula gittik.Gözlerim onu arıyordu.Yani Ayaz’ı.Ama ortalarda yoktu.Sınıfa çıktığımda yanımda bitiverdi: -İstanbul’u hiç gezdin mi? Heyecanlandım.Ama heyecanımı ona belli etmemeye çalıştım: -Gerek duymadım.Her yerini biliyorum zaten. -Çok etkilendim.O zaman sana bir soru.En ünlü yeri neresidir? Hiç düşünmeden cevap verdim: -İstanbul Park. Gülmeye başladı: -Ne alakası var? Küçümseyen gözlerle ona baktım: -Sen dolma bahçe sarayını gezerken eğlenebilirsin By.Flozof.Ama Ben Rock’n coke’da eğleniyorum. Ayaz,o etkileyici tebessümünü yüzüme fırlattı: -Bugün belki biraz gezebiliriz,dedi. Heyecanlı gibi gözükmüyordu.Sakindi.O sırada Jack yanımıza geldi.İçimden küfür etmeye başladım.Ayaz’ı yanımda görünce elini Ayaz’ın omzuna attı: -Selam dostum. -Merhaba,diye karşılık verdi.Bu durumda iyi aile çocuğu gibi gözüküyordu.Jack’le küçük bir tanışma faslı başladı.Sonra beni kurtaran Sena oldu.Jack’i yanına çağırdı.Ayaz’a baktım.Oda bana -Ee?Ne diyorsun?Seni gezdireyim mi? Patavatsızca atıldım: -Bana çıkma teklifi mi ediyorsun? -Çıkma teklifini nasıl düşündüğüne bağlı? -Sen nasıl düşünüyorsun? -Duruma göre değişir? -Bu durumda nasıl bir şey şu çıkma teklifi? Gülümsedi ve bana baktı: - Ben çıkma teklifini sevgili olmak anlamına getiririm. Tamam.Sence daha yeni tanıdığım bir kıza çıkma teklifi edebilecek birine benziyor muyum? -Evet. Bu sözü söyleyince bana baktı.Önce tepkisizdi.Kendimden bir anda tiksindim.Sonra gülmeye başladı.Ona eşlik ettim.Ama sorusuna ne cevap vereceğimi bilmiyordum.Yeni bir ilişkiye hazır mıydım? | |
| | | Allstar01 Admin
Mesaj Sayısı : 1077 Vampir Gücü : 1353 Rep Puanı : 7 Kayıt tarihi : 10/09/09 Yaş : 29 Nerden : ßursa
| Konu: Geri: xx Karanlık xx 18.Bölüm Paz Eyl. 20, 2009 9:39 pm | |
| 7. bölüm Part 2 Yeni bir ilişkiye hazır olup olmadığımı bilmiyorum ama şu anda Ayaz’la gitmek istiyordum.Gerçi tarihi yerleri gezmekten nefret ederim ama,onunla zevkli olabilirdi: -Tamam.Hadi gidelim.Bu ders iğrenç.Kadında kendini beğenmişin teki.Şimdi çıkalım mı? Kolumdan tutup beni sürüklercesine sınıftan çıkardı.Sonra bana baktı: -Sen çılgının tekisin. -Biliyorum,dedim. Sonra gülerek bulunduğumuz yerden uzaklaştık.Otoparkımsı yere geldik.Ayaz’ın arabasını çok merak ediyordum.Benim burada beklememi söyledi.Bekledim.Ama gerektiğinden fazla bir süre.Arabası mükemmeldi.Sanırım porsche’tu.Ama araba markalarıyla pek ilgilenmediğim için kesin bilgi veremiyorum. Arabaya bindim.Üstü açıktı. -Ee?Nereye gidelim,dedi. -Bilmem.Buraları sen biliyormuşsun ya,sen nereye ben oraya. Gene gülümsedi.Tanrım,ne kadarda güzel gülümsüyordu. Beklide her şeyin başlangıcıydı bu.Şimdilik böyle düşünüyordum ve bu başlangıcın beni hep mutlu etmesini diliyordum Tanrıdan… Tarihi bir yere geldik.Arabadan inmeden önce bana baktı: -Aslına bakarsan,ben böyle yerleri gezmeyi pek sevmem. Şimdi bende gülüyordum: -Bir ortak yönümüz çıktı.O zaman eğlenceli bir yerlere gidebiliriz,dedim. Tam müziği açacakken ellerimiz temas etti. Sanki krallar için hazırlanmış bir kumaştı teni.Pürüzsüz ve yumuşak. Bana baktı.Bakışı çok derin ve duygusaldı.Yüzünde şapşal bir ifade vardı.Ama bu ifadeyi sevdim .Kendini toparladı: -Eee? Nereye gidelim. Anlamsızca başımı salladım: -Bilmiyorum. Sonra arabayı hareket ettirdi.Önce cafeye gittik.Bir şeyler yedik.Konuştuk sohbet ettik.Bazı kelimeleri beni anlatıyordu.Doğru zamanda doğru kelimeleri kullanabiliyordu.Gezdik.Zaman o kadar hızlıydı ki hava karardı. Bana baktı: -Gecenin sürpriz bölümüne geldik Samenta.Hadi,gel.Seni tam senlik bir yere götüreceğim. Hiç sesimi çıkarmadım.Umarım gerçekten benim eğleneceğim gibi bir yer biliyordur.Benim eğleneceğim yerler,pekte ona göre değil.Onun gibi birine… Arabayı biraz hızlı sürüyordu.ilk başlarda korksam da, tadını çıkarıyordum.Şehirden uzaklaşmaya başladık.Nereye gidiyorduk: -Beni keseceğin yer burası mı,dedim. Yandan sırıttı: -Doğru tahmin. Korkuyla karışık güldüm.Sonra yolsa birkaç araba gördük.İçim rahatladı.Biran gerçekten korkmuştum.Çünkü neredeyse hiç tanımadığım bir çocuğa kendimi emanet etmiştim.Hıyanet etmemesini arzuluyordum. Bir yerde durduk.İçinden müzik sesi gelen bir yerdi.Arabadan inince Ayaz’a baktım: -Neresi burası? -Arkadaşımın evi.Parti veriyormuş.Bizi de çağırdı. -Tamam,ben eğlenceye hazırım,dedim. O sırada telefonuma baktım.Çekmiyordu.Çekseydi Jack’i arayıp haber verecektim. İçeri girdiğimde ortam güzeldi.Hafif loştu.İsteyen salakça dans edebiliyordu.Gerçi sigara dumanından göz gözü görmüyordu ama :/.Ayaz içeri girer girmez belki 10 kişiyle el sıkıştı.Tabi pistte dans eden,yada barımsı hava verilmiş mutfakta kızları kesenlere de başını eğip selam vermekle yetindi.Tanıdığı çoktu sanırım.Bana baktı.Gene mükemmel tebessümü yüzünü aydınlatıyordu.O sırada bir kız yanımıza geldi.Siyah giyinmişti.Bordo rujuyla dudakları kabarmış ve daha da büyümüş gibiydi.Beni baştan aşağıya süzdü. Ayaz’a baktı.Kızın yüzünde hiç tebessüm yoktu.Beni gösterdi: -Bu kim? Bu mu?İçimden küfür ediyordum. Zaten ilk görüşte bile hiç sevemedim.O sırada yanımıza 2 erkek 1 kız daha geldi.Erkekler kendilerine has tarzlarıyla güzel gözüküyorlardı.Kız sevimliydi.En azından yüzündeki gülümseme onu sempatik yapmıştı. Ayaz biraz tedirgin cevap verdi: -Arkadaşım. Kimseden ses çıkmadı.Ortam bu belirsiz kız yönünden soğumuştu.Hem de ağzından sadece 4 harf çıkmıştı.Sonra sevimli kız elini uzattı: -Merhaba,ben Arya. Elimi uzattım: -Sam.Samenta yani Sonra kız diğerlerini tanıttı.Önce sarı saçlıdan başladı -Bu cellat.Gerçek isimlerimizi kullanmayız. -Oda Duman.Onunda gerçek adı değil. Gıcık olduğun kızı gösterdi -sombra.İspanyolla bir isim.Ateş demek. -Arya’nın bir anlamı var mı? Dedim. Güldü: -Arya gerçek ismim.Uzun şarkı anlamına geliyor. Bende gülümsedim. Sonra Ayaz yanıma geldi: -Bize bir şeyler söylesene,dedi. Güldüm: -Ne söylememi bekliyorsunuz? Arya atıldı: -Ayaz sesinin çok güzel olduğunu söyledi.Bize şarkı söyle. Ayaz’a baktım. -Hadi Sam. Başımı isteksizce salladım: -Tamam. Mikrofonun olduğu bölgeye ilerledim.Ayaz yanımdaydı.”Bring me to life’ı “ söyleyeceğimi söyledim.O da gerçek kayıttan Amy Lenin sesini çıkardı.Sadece enstrümanlar kaldı.Müzik başladı.Sonra bende söylemeye başladım. Bazen içimden geçiriyorum,Keşke o gün oraya gitmeseydim,hayatımı değiştirecek o şarkıyı söylemeseydim… | |
| | | Allstar01 Admin
Mesaj Sayısı : 1077 Vampir Gücü : 1353 Rep Puanı : 7 Kayıt tarihi : 10/09/09 Yaş : 29 Nerden : ßursa
| Konu: Geri: xx Karanlık xx 18.Bölüm Paz Eyl. 20, 2009 9:40 pm | |
| 8. Bölüm
Şarkıyı söylerken gözlerimi kapatıp,kendimi şarkının akışına bıraktım.Gitar son notalarını çaldığında ise gözlerimi açtım.Kendimi çok büyük bir konser vermiş gibi huzurlu hissediyordum.Ayaz’ın etkileyici gülümsemesini görünce ona karşılık vermekten kendimi alamadım.O sırada Ayaz’ın önüne 30’lu yaşlarda ama gayet karizmatik uzun boylu birisi geçti.Bana gülerek ”Gel” dedi. Sesi emir verir gibi değildi ama kendinden emindi.Yanına gittim.Bana dönüp konuşmaya başladı:
“Çok etkileyici bir sesin ve söyleyiş tarzın var.Ayrıca nota bilgisine sahipsin.Senden çok etkilendim.Benim grubumun da senin gibi bir soliste ihtiyacı vardı.Bana katılmak ister misin? Ayırıca bu gece benimle bir şeyler içmeye ne dersin ? ..
Ağzım açık kalmıştı bu teklif karşısında .. Benden önce Ayaz davranıp konuştu.. Elimi sımsıkı tuttu.. Sıcaklığı bana güven veriyordu..
‘’ Sanırım gelemez çünkü bu gece benimle randevusu var.. ‘’
‘’ Senin gibi bir çocuğun gece sokakta ne işi olabilir ki ? ‘’
Ayaz bu keskin söze aldırmadan lafı yapıştırdı..
‘’ Dışarıda olacağımız kim söyledi ? Benim evime gideceğiz.. ‘’
dedi ve beni çıkış kapısına doğru sürüklemeye başladı.. Çıktığımızda bile elimi bırakmadı.. Bende bırakmadan daha sıkı bir biçimde elini tuttum..
Arabaya binerken elimi bıraktı.. Kapıyı açtım ve oturdum ağzımdan tek kelime laf çıkmıyordu.. Ayaz da yerine oturdu ama arabayı çalıştırmadı.. Derin bir nefes aldı uzun bir konuşmaya hazırlanıyor gibiydi.. Çaktırmadan ona bakıp kafamı yeniden önüme çevirdim..
‘’ Bana kızmadın değil mi ? .. Im.. Yani .. Açıklayabilirim.. Eğer öyle yapmasaydım sana sarkacaktı ve başına bir şey gelebilirdi.. Bundan korktum.. Zarar görmenden.. Gerçekten üzgünüm.. ‘’ derken onu susturdum..
‘’ Sana kızgın değilim Ayaz.. Sen doğru olanı yaptın.. Emin ol bugün burada olmamız ve senin bana Lord yüzünden öyle yakın davranman bir tesadüf değildi.. ‘’ Sanırım bu kadar yeterdi.. Anlayacağını umdum.. ( Bkz. Bölüm 7. )
Sadece anlam yüklü gözlerle bana bakıyordu.. Evan da bir zamanlar böyle bakardı.. Evan’ın aklıma gelmesi gözlerimin hafifçe sulanmasına neden oldu.. Evan benim mutlu olmamı her şeyden çok isterdi biliyorum.. Ve şimdi mutluyum.. Kahretsin ! Ayaz ile mutluyum sonunda kendime itiraf edebilmiştim.. Ama önemli olan kendime itiraf etmem değil Ayaz’a itiraf etmem gerekiyordu <3 .. Sol tarafımda bir nefes hissettim ve istemmdışı olarak dönüverdim.. Ve Dudaklarımız mühürlendi.. | |
| | | Allstar01 Admin
Mesaj Sayısı : 1077 Vampir Gücü : 1353 Rep Puanı : 7 Kayıt tarihi : 10/09/09 Yaş : 29 Nerden : ßursa
| Konu: Geri: xx Karanlık xx 18.Bölüm Paz Eyl. 20, 2009 9:41 pm | |
| 9. Bölüm
10.Bölüm Bir süre öyle kaldık.Sonra Arya’nın “öhüm” sesiyle kendimize geldik. Yüzümü geri çektiğimde Ayaz’ın yüzündeki şapşal tebessüm yüzünde patladı.Arya,önce Ayaz’a “seni gidi seni” dercesine baktı.Sonra endişeyle konuşmaya başladı: -Samenta’yı kendi evine götür.Lord sizi takip edecektir.Ayrıca çok sinirlendi.Nasıl bir aptallık ettiğini biliyorsundur umarım.Biraz sende kalın.Yarın okul var mı? -Hayır,diye cevapladı Ayaz. -Tamam, o zaman yarında evden çıkmayın.Sana ve eşsiz koruyuculuğuna güveniyorum.Görüşürüz,dedi ve içeri girdi. Ayaz’da son hızla arabayı çalıştırdı.Çok hızlı sürüyordu.İlerlerken: -Lord kötü biri sanırım.Ama kötüyü biraz açar mısın?dedim. Ayaz gözünü yoldan ayırmadan cevapladı: -Lordun bir çetesi var.Çok büyük ve güçlü bir çete.Eskiden kötü işler yapardı.Şimdi iyi gibi gözüküyor ama… -Ama ne? -Bilirsin.Suyun suya benzediği gibi geçmişte geleceğe benzer.Onunda geçmişi geleceğine benzeyeceğini biliyorum. Sustum.Hiç konuşmadım.Sonra arkaya baktı.”Lanet olsun” gibisinden söylenmeye başladı. -Ne var,dedim merakla. -Arkada Lord’un adamları var.Bak,sevgilimsin tamam mı?Lord’a öyle söyledik.Sakın gerçek durumu çaktırma.Biraz önceki öpücük içinde özür dilerim.Her şeyin gerçekçi olması için yaptım.İnandığına eminim. Ne!!!Tanrım.Ne kadar safım.O buse sadece aldatmaca mıydı yani? Hüznümü saklamaya çalışsam da bu mümkün olmadı.Ayaz bana baktı: -Neyin var?Tenin bembeyaz olmuş. -Ben zaten beyaz tenliyim. -Bunu biliyorum.Moralin mi bozuk? Sinirden alay eder gibi güldüm: -Çook mutluyum.Arkamda hiç tanımadığım bir mafya babası var ve… Lafımı kesti: -Mafya babası değil… Sinirimi ondan çıkardım.Zaten sebebi oydu.Haykırdım: -Fark etmez! Vitesin üstünde olan eliyle elimi tuttu: -Sakin ol Samenta.Seni buraya hiç getirmemeliydim.Ama eğlenmek istemiştim.Söz veriyorum sana,seni ondan koruyacağım. Elimi çektim: -Hayır.Ondan değil…Beni ondan koruma.Beni kendinden koru. Hiç sesini çıkarmadı. -Beni eve götür. -Ne?Yo…Yok.Olmaz.Bak sen Lord’u tanımıyorsun Sam. -Seni de tanımıyorum.Aslında tanıdığımı sanmıştım ama…Hayır tanımıyorum. -Samenta yapma!Ne oldu?Özür dilediğimi söyledim.Seni oraya kasten götürmedim.Biliyorsun. Sesim birden yükseldi ve Ayaz’a emir verircisine bağırdım: -Beni eve götür. -Hayır!Seni korumaya çalışıyorum.Amacın ne? -Koruyamıyorsun. Son hızla giden arabayı birden durdurdu.Takla atacağımızı sandım.Bana baktı.Yüzünde o büyüleyici gülümsemesi yoktu ve duruşu asil bir kısrağı andırıyordu: -Bana güvenmiyorsun. Hayır hayır güvenle ilgisi yoktu ama ne diyeceğimi bilemedim: -Kısmen. Sonra dudağımı ısırdım.Ben bir salağım,öküzüm.Tanrıııım!! -Tamam.Seni evine götürüyorum,dedi ve arabayı son hızla evime doğru sürdü.O kadar hızlı gidiyorduk ki koltukla bütünleşmiştim. Eve gelince durdu.Arabadan inerken: -Burada bekliyor olacağım.Seni bile bile Lord’un eline bırakamam.dedi. -Olanların seninle ilgisi yok.Bunu biliyorsun.Evine git.Bu işe karışma.Eminim Lord tatlı dilden anlayacaktır. -Artık karıştım dedi. Sesimi çıkarmadan yukarı çıktım.Kapıyı açıp içeri girdim.Saat geç olmuştu: -Jacksoooon! Ses yoktu.Salonun lambası açıktı.Oraya doğru ilerledim.Televizyon daaçıktı.Jack ve Sena kanepede uyuyakalmışlardı.Sabaha kadar öyle kalırlarsa her yerleri tutulacaktı.Gidip Jack’i uyandırdım.Sena’da kalktı.Kalkma aşamasında Jack komik gözüküyordu.Kendine geldiğinde saatine baktı: -Saatten haberin var mı senin? Evet anlamında başımı salladım.Sonra cama çıktım.Ayaz arabasını kenara çekmiş orada bekliyordu.Bana baktı. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.Birden karar verdim.Kararımın mantıklı yada salakça olduğunu bilmiyordum. Sena’ya döndüm: -Benim yatağımda yat istersen.Ben bugün bir arkadaşımda kalacağım,dedim.İçeri gidip sırt çantamın içine eşofmanlarımı koydum.Sonra üstümdekilerini çıkarıp normal dar paça bir pantolonun üstüne lacivert t-shirtümü giydim.Jackson biraz karşı çıksa da onu ikna ettim.Yanağına bir öpücük kondurduktan sonra aşağı indim.Havada “ayaz” vardı. Ayaz beni görünce gülümsedi.Hiç tepki vermedim.Arabaya bindim.Ona kırgındım.Aslında ben değil,yüreğim kırgındı. -Neden böyle davrandığını anlayamıyorum.Seni kıracak bir şey mi yaptım? -Hayır! Bu söz dudaklarımı yırtarak çıkmıştı dışarıya ve eminim Ayaz’ı da kırmıştı. Oda yol boyunca sesini çıkarmadı.Merakıma yenik düşerek sükuneti bozdum. -Bizi hala takip ediyorlar mı? -Muhtemelen! dedi.Ağzından başka kelime çıkmadı. Evine geldik.Burayı daha önce görmedim.Ama güzele benziyordu.Kapıyı açtığında içerisi Ayaz kokuyordu.İçeri girdik.Çok güzeldi.Sade ve güzel.Çok güzel: -Aç mısın? Dedi. -İştahım yok. -Bu yemene engel olmayacaktır.Pizza söylememi ister misin? -Bu saatte mi,dedim. -24 saat açık olan bir yer biliyorum,dedi.Birkaç telefon görüşmesi yaptı.Bazılarında dışarı çıktı.Kanepeye öylece oturdum.Lordun o karizmatik duruşu aklıma geldi.Kötü adam tipi yoktu.Yada vardı.Ama çok kötü değildi…Neyse,Ayaz geldi.Tam oturacakken kapı çaldı. -Pizzalardır,diye beni rahatlattı. Elinde pizzalarla geldi.Afiyetle yedik[detaya girmiyorum canımız çekmesin ] Bitirdikten sonra Ayaz bana baktı: -Yatmak ister misin?Yatağını hazırlayabilirim. -Hayır,uyuyabileceğimi sanmıyorum.Sen yat.Ben biraz dışarıyı seyredeceğim. Dediğimi yapmadı.Gelip yatağımı serdi sonra beni yalnız bıraktı. Dışarıyı seyrettim.Masmavi deniz şimdi karanlıktı.Deniz,kendiside mavi olmak istiyordu ama gece bu mümkün değildi.Çünkü güneşi istiyordu… | |
| | | Allstar01 Admin
Mesaj Sayısı : 1077 Vampir Gücü : 1353 Rep Puanı : 7 Kayıt tarihi : 10/09/09 Yaş : 29 Nerden : ßursa
| Konu: Geri: xx Karanlık xx 18.Bölüm Paz Eyl. 20, 2009 9:42 pm | |
| Bölümü bilmiyorum karıştırdım Güneş ışıklarını yüzüme püskürttü.Kendime geldiğimde karanlığa alışmış olan gözlerim ışığa tepki verdiler. Saatime baktım.08.30'u gösteriyordu.Dersim olmadıkça sabah bu saatlerde kalkmazdım.Ama içeriden gelen harika kahvaltı kokusuyla Ayaz'ın evinde olduğumu hatırladım.Birden mutluluk tüm bedenimi kapladı. Sonra dün geldi aklıma.Yine kaçamak bakışlar,yine kara bulutlar. Mutfağa girdiğimde,mutfakta kmse yoktu.Sadece özenle hazırlanmış bir kahvaltı masası ve üzerinde 2 servis vardı.Bu beni heyecanlandırdı.Ayaz"ı bulmaya gitmek için arkamı dönmüştüm ki,burnum sert bir cisime,onunla bütünleşircesine yapıştı.Bu son zamanlarda çok sık başıma geliyordu: -Bende tam sana bakma...derken sözümü bitirmeme engel olan şey: -Merhaba güzellik,dedi. Kalbim korkudan atmıyordu.Veya beynime oksijen gitmiyordu.Çünkü korkudan ve şaşkınlıktan nefes almayı unutmuştu.Çenem birbirine kenetlendi.Bu olanlar 40 sn içinde oldu.Kendime gelmeyi başardığıma inandığımda konuşmaya başladım: -Sen...Neden?...Ayaz...Nerde o? Gülümseyerek cevapladı: -Kahvaltımız hazır.Gel birşeyler yiyelim... Karşımda tüm karizmasıyla Lord duruyordu.Tamamen siyahtı.Sportif değildi..Kroda değildi.Gothic hiç değildi.Sadece karanlıktı.Siyah pantolon,siyah üst,siyah ayakkabı...Biraz temizlenmiş kirli sakal... Karizmatik duruşu zaten büyüleyiciydi ama onun bu karanlığına kendimi kaptırmadım.Dişlerimi sıkarak karşımdaki karizmaya bağırdım: -Ayaz nerde? Gülümsedi.Hep böyle yapıyordu.Dişlerini göstermeden büyülercesine...Bu durumdan etkilensemde bunu 1 gram bile yüzüme ve konuşmama yansıtmadım.Ama o cevapladı: -Kardeşlerim onun sorununun ne olduğunu sormak için onu evime götürdü... Gitmek ister misin? Lord'un demir kadar sert karnından isterek içeri koştum.Çantamdan telefonumu çıkarıp Ayaz'ı aradım.Ama telefonuna ulaşamıyordum.Lord'sa kapıya yaslanmış bana bakıyordu. -Ayaz'a ne yaptın? Sesim yüksek çıkmamıştı.Dokunaklıydı ççünkü korkudan ve endişeden ağlamak üzereydim. Cebinden telefonunu çıkardı ve seri şekilde bir numara çevirdi.20-30 sn içinde konuşmaya başladı: -Skull.telefonu ona ver,dedi. Sonra yanıma gelip hoparlörü [?] açtı: -Merhaba Ayaz.Kardeşlerimle aranızda bir sorun yoktur umarım. Telefondan sadece zorlukla nefes alma sesi geliyoru.Sonra inleme sesiyle karışık öksürük sesleri...Bu seslerin Ayaz'a ait olmaması için ağlayarak dua ettim. Sonra Lord telefonu kapattı: -"Sevgilin anladığın üzere elimde?Yada sahte sevgilin mi demeliydim?Herşeyi öğrendim. Benden neden tiksindiğini anlamıyorum ama bunda Ayaz'ın parmağı olduğuna eminim. Israrım üzerine Skull onun parmağını kesecektir."dedi ve gülümsedi. Ağlamamı kesmeye çalıştım.Bunun ona güven ve hırs vereceğini biliyordum.Bunu biraz başarabildim.Sonra nefretle konuştum: -Sence senden tiksinmek için şimdi konuştuğun kelimeler yetmez mi? Benden ne istiyorsun? Sonra ona tiksinerek baktım. Ellerini belime doladı: -"2 seçeneğin var.Kendi isteğinle bana katılırsın ve Ayaz ölmez.Diğer seçeneğin ise Ayaz ölür ama sen gene benim olursun..." Düşüncelerimde tek bir seçenek vardı:"Ayaz ölürse bende ölürüm..." | |
| | | Allstar01 Admin
Mesaj Sayısı : 1077 Vampir Gücü : 1353 Rep Puanı : 7 Kayıt tarihi : 10/09/09 Yaş : 29 Nerden : ßursa
| Konu: Geri: xx Karanlık xx 18.Bölüm Paz Eyl. 20, 2009 9:43 pm | |
| 1. Seçeneğe karar vermeye zorunlu bırakıldım. Önce birşeyler yedi.Sonra aşağı indik. Kapının önünde siyah bir limuzin vardı. İçimden "Ohaa!!" dedim.O limuzine binmek süperdi.Sonra nereye,ne sebeple,kimle gittiğimi hatırlayınca kara bir rüzgar hevesimi götürdü. Limuzinin kapısının önünde mum gibi dikilen adam kapıyı açtı.Ben bindikten sonra lord'da bindi.Geniş kapsamlı oturdu ve sigarasını yaktı.Dumandan öksürmeye başladım.Sigarasını söndürürken: -Üzgünüm.Rahatsız olmanı istemedim. -Ama beni rahatsız ediyorsun.Hayatımı mahvettin. Bana tepkisiz baktı.Sadece bakıyordu: -Senin ilk çaldığın gece...Mükemmeldin.Senin gözlerin ve gülüşün,yıllardır hissetmediğim duyguları hissettirdi bana. Başımı öne eğdim.Bu sözler şu anda bana tek kişiyi hatırlattı:Ayaz'ı. O bana bazı şeyler söylüyordu.Onu dinlemiyordum.Yaklaşık 1 saat sonra araba durdu.Kapı açılana kadar kıpırdamadım.Sonra Lord elimi tutarak beni dışarı çıkardı. Burası bir ev değildi...Saraydı...Burayı anlatmayı çok isterdim ama bu kadar büyük ve güzel bir kelime bilmiyorum. Aklıma Ayaz gelince,hayata döndüm. -O nerde?Ayazı görücem. Emir vermişim adeta.Lord beni bir yere götürdü.Buradan kaçmam imkansızdı.Çünkü korumalar o kadar çok ve o kadar güçlülerdi ki,burdan tek parça halinde çıkamazdım. Lord,bodruma benzer yerin kapısını açtı.Loş bir ortamdı.Havasızdı... İçeride 4-5 adam vardı.Onlara kin dolu gözlerle baktım.Kafamı çevirdiğimi adeta kahroldum. Ayaz bir sandalyeye plastik kelepçelerle bağlanımştı.Baygın olduğundan başı öne düşmüştü.Yüzünda kan vardı.Yanına koşup ona sarıldım.Ağlarken konuşmaya çalışıyordum: -Özür dilerim...Kendine gel lütfen...Ayaz!! Lord'a döndüm.Ellerimi yumruk yapıp demirimsi gövdesini yumrukladım: -Seni pislik.yalancı.... Güçlü kollarıyla beni kavradı ve etkisiz hale getirdi.Aynı zamanda sarılıyordu da: -Kendine gel hayatım.Bir pislik için değmez. Artık bir imparatorluğun sahibisin. O sırada kapı açıldı.Bir kız yanıma geldi.Çok saf bir güzelliği vardı.Lorda pis pis baktı.Sonra bana yumuşak ve sıcak bir bakış attı.Elini uzatırken: -Benimle gel.Seni odana götüreyim.Biraz rahatla. Ayaz'a baktım.Ona doğru yönelirken adamlar önüme geçti.Kıza yalvarırcasına baktım.Aklımı okurcasına cevapladı: -O iyileşecek.Bana güven,dedi. KIzın peşinden gittim.Beni bir odaya götürdü.Bu kadar mükemmel bir odanın olması imkansızdı.Siyah duvarlar odayı karanlık yapmaya yetmemişti.Odanın bir duvarı tamamen camdı ve mükemmel bir manzarası vardı.Şehire çok uzakta bir evdeydik.Bir ormanın içinde gibiydik. Yatağımın nevresimleri siyahtı ama başlığı ve ayakları kırmızıydı.Çok güzeldi -Ben Kurt.Burda banyon var.İstediğin zaman yanıma gelebilrisin.Odam hemen alt katta.Burada güvende olacaksın.Güven bana,dedi ve içeri gitti. Yatağa uzandım.Eğer sevdiğm birini daha kaybedersem,hayatımın bir cehennem olacağını biliyordum.Ve ben şimdiden bu cehennemde yanmaya başlamıştım... | |
| | | Allstar01 Admin
Mesaj Sayısı : 1077 Vampir Gücü : 1353 Rep Puanı : 7 Kayıt tarihi : 10/09/09 Yaş : 29 Nerden : ßursa
| Konu: Geri: xx Karanlık xx 18.Bölüm Paz Eyl. 20, 2009 9:44 pm | |
| Yanağımdaki sıcak buse gözlerimi sevinçle açmama yetti.Esneyerek doğruldum. Jack karşımdaydı: -Günaydn birtanem. Kalın bir ses tonuyla yanıtladım: -Günaydın sevgilim. Yeni uyandığım için sesim hayli kalın çıkıyordu.O sırada kapı tekmelendi.Buna çalmak demiyorum çünkü "kapı çalmak" fiili bu eylemin yanında çok kibar kalırdı. Jack endişesini saklamaya çalışan bir ses tonuyla: -Samenta olabilir,dedi ve kapıya yöneldi.Bende koşarak yüzümü yıkamaya gittim. Banyodan çıkınca Jack'i yerde buldum.Çığlık atarak yanına koştum.Onun yerde olmasının nedeni olan kişiye baktığımda korkudan ve şaşkınlıktan dilim tutuldu. Birbirine yapışmış dudaklarımdan kurtulabilen birkaç kelimeşunlardı: -Mehmet...Nasıl...
***
Mehmet...Hayatımın bela anlayışı.Jack ayağa kalktı.Bense çığlık atmamak için elimle ağzımı kapattım. Mehmetin gözünde sinir,öfke ve intikam vardı.Yumruğunu sıktı ve Jack'e savurdu.Jack'in kafası sağ tarafa doğru kaydı.O sırada duygularım karıştı.Sinir,şaşkınlık,üzüntü...Ne yapacağım konusunda hiç bir fikrim yoktu.Jack'in evindeki bu anlamsız kavgayı önlemek için Mehmeti uzaklaştırmaya çalıştım.Ama kollarıya beni itti.Adeta koridora uçtum.Jack bana baktı.Sonra tanıdığım Jack gidiverdi.Yerine başka biri geldi.Hiç tanımadığım...Ve tanımak istemediğim... Güneşli bir gökyüzüyü andıran gözleri değişmişti.Karanlık ve acı dolu bir gecede hırçın dalgalarıyla bütünleşmiş denizin rengi oluverdi bir anda.Her daim sevgiyle dolu yüzü,asi bir savaşçıyı andırıyordu.Korkuyla yerimden kalklmaya çalışırken Jack,Mehmet'in yakasından tuttu ve onu bir kafa darbesiyle yere indirdi. Nedenini bilmediğim bir şekilde Jack'ten korkuyordum.Gözlerindeki garez onu çekilmez yapıvermişti.Hiç durmadan yumruk atyordu.Mehmetin yüzü tamamen kan olmuştu. Yerimden kalkıp yavaş adımlarla Jack'e yaklaştım.ransa geçmiş sevgilimin kulağına fısıldadım: "Yeter"... Mehmet sanırım bayılmıştı.Şiddetli yumruklardan sonra ölmüşte olabilirdi.JAck yumruklarını kesti.Ama hala Mehmet'in üzerindeydi.Donuk gözlerle boşluğa bakarken ona kendine gelmesini söylüyordum.Ama bakışları değişmedi.Önüne geçtim.Eski Jackin derin anlam taşıyan bakışlarıyla karşılaşmak isterken hala karanlık gözler bana bakıyordu.Dayanamayıp ona bir tokat attım.Kendine gelmesi için olsada bu tokat acıttı ruhumu. Ne kadar acı çeksemde Jack biraz olsun kendine geldii.Yaptığın kötü olduğunu vurgulamak için ders veren bir ses tonuyla soru sormaya başladım: -Ne yaptın sen Jackson?Bunu nasııl yapabilirsin ve neden?Öldü mü? Tüm sorularımı 2 kelimeyle açıkladı: -Sana vurdu! Biraz hoşuma gitsede Mehmetin kanla kaplanmış yüzünü görünce vücudum gene öfke moduna geçti.Jack bir kaç dakika düşünceli düşünceli Mehmetin suratına baktı.Sonra sert bir ses tonuya ama merak içinde sordu: -Kimdi o? Evet.Kendimi bu acı veren büyük soruya hazırlamalıydım.Kekeleyerek Jack'in sorusunu geçiştirmeye çalıştım: -Kkk...Kim? Sinirle bağırmaya başlarken ayağa kalktı: -Bana oyun oynama Sena!Bu adam kim?Evimde olduğunu bilen ve sana hiç acımadan vuran adam kim Sena?Seni tanıdığım günden beri kılına zarar gelmesin diye uğraşırken birden karşıma çıkıp seni sağa sola savuran adam kim? Sesi o denli yüksek çıkmıştı ki korkuyla geriye doğru bir iki adım attım.Jack bana sert bir bakış attı: -Kim dedim.
Yumuşak bir sesle konuşmaya başladım: -Ben...Özür dilerim... Sözlerimle tatlı tatlı başlasamda devamını getirmek zorunda olduğumu hatırlayınca ağlamaya başladım.Hıçkırıklarımla mücadele ederken aynı zamanda cevap vermeye çalışıyordum: -Ben...Hepsi beni hatam sanırım...üzgünümm... Jack yanıma geldi.Güçlü kollarıyla kafamı göğsüne bastırırken ellerini saçlarımın arasında gezdirdi: -Sakin ol hayatım.Seni seviyorum.Sadece sana saldıran o şerefsizin kim olduğunbu bilmek istiyorum.Seni seviyorum bebeğim...Seni seviyorum.
Evet...Bende onu seviyordum.Hiç kimseyi sevmediğim kadar.O bir ressamın çizebileceği en güzel tabloydu benim için.Yada bir şairin yazabileceği en derin şiir... | |
| | | Allstar01 Admin
Mesaj Sayısı : 1077 Vampir Gücü : 1353 Rep Puanı : 7 Kayıt tarihi : 10/09/09 Yaş : 29 Nerden : ßursa
| Konu: Geri: xx Karanlık xx 18.Bölüm Paz Eyl. 20, 2009 9:45 pm | |
| 15.Bölüm
Salonun büyük ve görkemli kapısı açıldı.Önden Lord’un koruması titreyerek içeri girdi.Elleri havadaydı.Ardından da silahı korumaya doğrultmuş iri bir adam.
Lord: -Kimsin sen? Diye bağırdı.
Kapının arkasından bir kahkaha sesi yükseldi.Sonra bir adam salona girdi. Tanrım!
Bu asi motorcu karizmasıyla her yeri kırıp geçebilirdi.Kulaklarına kadar uzun siyah saçları,önü gözlerinin yarısını kapatan siyah deri kovboy şapkasıyla harikaydı.1 sn’liğine göz göze geldik.Ama elindeki silahtan ve şu anda bulunduğum ortamdan dolayı korkuyordum. Lord: -Seeenn!Seni adi pislik!
Kovboy küçümseyen bakışlarını Lord’a fırlattı. -Pislik kaba bir kelime Lord…. Lord sinirle haykırdı: -Elimde büyümüş bir yetme mekanıma mı saldırıyor? Kovboy kapının ardındakilere bir bakış attı.Anında salonu dolduruverdiler. Sonra deri koltuğa oturdu: -Ah Lord.Gerçekten yaşlanmışsın. -Senden güçlüyüm.Senin gibi bir sineği elimle ezmeden defol buradan.
Kovboy gülmeye başladı: -Bu durumda sen aslan mı oluyorsun? Lord gururla konuştu: -Evet. -Peki sen aslanla sineğin hikâyesini bilir misin?Kendi pençesiyle kendini yaralayan aptal bir aslan olacağıma kendimden 100 kat büyük bir hayvanı öldürebilecek zekaya sahip sinek olurum. Lord bu ezici lafın altında kalmaz diye düşünüyordum ama sesini çıkarmadı.Kovboy el ve iri adamına kafasıyla beni işaret etti.Oda yanıma doğru yöneldi.Geriye doğru birkaç adım attım.Ama uzun bacakları sayesinde 2 adımda yanımdaydı.Önce sadece göz ucuyla beni süzdü.Sonra ani bir hamleyle beni boynumdan kavrayıp kafama silah dayadı.Çırpınmaya başladım. Lord bağırdı: -Bırak onu! Kovboy sesini çıkarmadı.Sadece sinsi sinsi sırıtıyordu. Lord biraz öncekinden daha yüksek sesle bağırdı: -Ona zarar verirsen seni yaşatmam. Kovboy: -Burada senden daha çok adamım var.Kızı şimdilik alıyorum.Yoldaşa ihtiyacım var.Beni evime tek yollamayacaksın umarım.
Lord: -Ne istiyorsun diye haykırdı. Kovboy kapıdan çıkarken konuştu: -Bunu zaman gösterecek aslancık. | |
| | | Allstar01 Admin
Mesaj Sayısı : 1077 Vampir Gücü : 1353 Rep Puanı : 7 Kayıt tarihi : 10/09/09 Yaş : 29 Nerden : ßursa
| Konu: Geri: xx Karanlık xx 18.Bölüm Paz Eyl. 20, 2009 9:46 pm | |
| Kapıdan dışarı çıkarken yalvaran gözlerle Lord’a baktım.Çaresiz olduğu gözlerinden okunuyordu.Biraz daha çırpındım.Ama pis kel beni o kadar sıkı tutmuştu ki sadece çırpınıyordum. Kapıdan çıktığımızdan silahı beline koydu.Ve beni kucakladı.Göğsünü yumruklayıp boğazımı yırtarcasına bağırıyordum: -Bırak beni!!Seni pislik.Kendini ölmüş billl. Ben kendimden geçmiş deli gibi bağırırken kovboy gelip bileğimi sıktı. Sinirlendiği belliydi ama çok rahatmış gibi konuşuyordu: -Bak kızım!Eğer akıllı olursan o güzel yüzün güler.Ama yaramazlık yaparsan harcarım seni! Sonra önden yürümeye devam etti.Bileğime baktım.O kadar acıtmıştı ki hemen kızarıvermişti.
İri adam beni yere indirip dışarıya sürükledi.Nasıl bir karanlığa düşmüştüm ben. Babamın yanına gitmek istiyordum.Evime…Lordsuz ve sahte kovboysuz bir hayata… Beni motorunun önüne bindiren iri adam:
-“uslu bir kız olduğuna inansaydım normal bir insanın geçmesi gereken yere geçerdin.Arkaya…
Sesimi hiç çıkarmadım.Dönüp yüzüne esaslı bir yumruk atmak istedim ama o yumruğun bana 10 misli döneceğini biliyordum. Motor hareket etti.Ayazı kurtarmam gerekirken daha da zorlaşmıştı bu durum..Daha da imkansız hale gelmişti…Şimdi beni kim kurtaracaktı?..
Gözlerimi hafifçe kapattım.Huzurlu bir hayat hayal ettim.Gerçek bir yaşam…Yolculuk boyunca hiç gözümü açmadım.Daldığım tatlı hayallerden bu kabusa dönmek istemiyordum… Yaklaşık 20 dakika gözlerim kapalı kaldılar…Motor durana dek… Gözlerimi cehenneme açtım.Burası da ağaçlıkların arasında bir evdi…Lord’un sarayı gibi görkemli değildi.2-3 katlıydı.Terkedilmiş gibiydi.Geniş bahçesindeki bitkiler bakımsızlıktan ölmüştü.Evin neredeyse kendisi kadar büyük bir baraka da yanındaydı.Garaj yada depo olabilirdi.Ama kafamı yoramayacak kadar hissizdim.Hissiz ve yorgun…
Motordan indim.Gene iri adam çobanlığımı yapıyordu. Ellerimi arkada birleştirip beni ite kaka eve götürdü.İçerisi korktuğum gibi,dışarısıyla aynı değildi.Ferahtı. İri adam beni bırakıp koltuklardan birine oturdu.Kovboysa bana bakıyordu: -Evime hoş geldin.Eğer Lord’a isteklerimi yaptırırsam burada 3 hafta kadar yaşayacaksın.Ama bir kraliçe gibi değil.Sadece bir tutsaksın .Eğer Lord bana karşı gelir de delilik yaparsa zaten çok yaşatmam seni.
Yanıma geldi.Etrafımda 1 tur attı: -Ben bir kurdum.Ve burası benim inim.Buradan kaçmayı deneme bile.Ölürsün…
Alaycı bir şekilde güldüm: -Demek bir kurtsun ha?Sinek olmaktan vaz mı geçtin?Lordun seni eliyle ezmesinden korktun demek!...
Lafımı bitiriri bitirmez bir tokat yanağıma indi.Nasıl bir acıydı bu…Nasıl bir utanç…Bende sinirlendim.İstediği kadar acıtsın canımı.Umrumda değildi: -Kendini bir kurt olarak görüyor olabilirsin ama benliğini inkar etme.Sen bir zavallısın.Asil bir kurtla alakan yok.
Sinirle bana gelirken beni öldürecek gibi bakıyordu.Tam bir tokat daha yiyecekken iri adam onu tuttu:
-Ona canlı ihtiyacımız var.
Bunu duyduğum iyi olmuştu.Korkmuyordum artık ondan. Dudaklarım alay şeklini aldı.Sağ kaşımı kaldırıp sahte kovboya meydan okudum. Dişlerini sıktı.Elini indirip diğer eliyle arkada birleştirdi.Dudağını kulağıma yaklaştırdı:
-Bu kadar güzel olduğun için şanslısın.
Söylediklerine aldırış etmiyordun.Lordun beni buradan kurtarmasını istiyordum.İlk defa Lord tek ümidim olmuştu. İri adam bana baktı.Duvara sabitlenmiş televizyonun hemen yanındaki çekmeceyi açtı. Oradan gümüş rengi koli bandını ve 2 adet plastik kelepçe aldı.Gümüş rengi bant bana çok tanıdık geldi.Aksiyon ve macera filmlerinden…Yada korku filmlerinden…
Dudaklarımı sertçe saran gümüş rengi bant canımı o denli yakmıştı ki bağırmak istedim.Ama ağzımı bile açamıyordum.Çok zor nefes alıyordum.Sonra ellerim arkada birleştirilip plastik kelepçeyle bütünleşti.Çok sıkıyordu.Tırtıklı yüzeyinin izi derimde çıkmıştı,eminim… Beni evden dışarı çıkardı.Nereye gidiyordum bilmiyorum.Ellerim arkada olduğu için dengemi kuramıyordum.Ayağım ikide bir takılıyor düşme tehlikesi geçiriyordum.Ama iri adam t-shirt’ümden beni tutup dengemi kurmamı sağlıyordu. Evin yanındaki barakaya girdik.İçerisi sandığımdan daha büyüktü.Otelin koridorlarını andıran bir yerden geçtik.Sağ ve sol taraflarımda odalar vardı.Kimlerin kaldığını düşünmek bile istemiyordum.Burası bira ve ter kokuyordu.Yerlerde kırılmış bira şişeleri vardı.İğrenerek onlara bakarken ayağım kaydı ve camların üstüne düştüm. Kollarıma camlar girmişti.Çok yanıyorlardı.Çığlık atmaya çalıştım.Rahatlamak için bunu yapmam gerekirdi ama gümüş renkli bant buna izin vermiyordu.Kollarım geriye doğru gerildiği için bir kat daha acıyordu yaralarım.Acıyla iri adama baktım.Beni hiç zorlanmadan kucaklayıp merdivenlerden yukarı çıkardı ve bir odaya soktu.Elindeki diğer plastik kelepçeyle beni yatağın başlığına bağladı.Bense acıdan kıvranıyordum.
-Sana pansuman yapmak için birini göndereceğim.Uslu uslu dur,dedi ve odadan çıktı.Bense hala kıvranıyordum.Kollarıma giren mikroplu camlar olmasına rağmen beni yatağa bağlamıştı.Pislik…
Göz yaşlarım görüşümü bulanıklaştırıyordu.Ya kollarımdaki acı ya bacaklarıma da vurmuştu yada oraya da cam girmişti.Kafamı hafifçe kaldırıp bacaklarıma baktım.Pantolonum gir toza bulanmıştı.Sağ bacağımda bir sıcaklık hissettim.Bu kandı.Korkuyla sıcaklığı hissettiğim yöne baktım.Orada pantolonum yırtılmıştı.Tahminlerim doğruysa,oraya da cam kırıkları girmişti.Pansuman yapması gerek kişiyi beklerken zaman hiç geçmiyordu.Ben hala acıyla kıvranıyordum.İğrenç iri kel beni yatağın başlığa bağlamıştı.Acıyan yaralarım daha da gerilmişti.Kollarımı göremesem de etrafını kaplamış sıcaklıktan kanadığını anlayabiliyordum. Kapı açıldı.Önce nefretle baktığım iri adam girdi içeri.Sonra şüpheyle incelediğim elinde beyaz bir çanta olan genç bir adam.İkisine de nefretle bakıyordum.Beni bu hale getirdikleri için Tanrı onların belasını versin.iri canavar elinde çanta olan pisliğe: -Aman nazlı kraliçeye bir şey olmasın Gözünü de üstünden ayırma sakın. İşini bitirince burada biraz bekle.Ben abinle biraz konuşacağım.Sonra gelip nöbeti devralırım. Bu pansumancı çocuk kimin kardeşiydi acaba.? İri adama pis bir bakış attı:
-Neden bu kızı burada tutuyorsunuz? Aşağıdaki azmış pisliklerle aynı evde kalırsa tek parça halinde çıkmaz.Sabaha kadar başında mı bekleyeceksin? -Sen karışma.Biz işimizi biliyoruz? İri adam dışarı çıkınca yanıma geldi.Ağzımdaki bantı hafifçe çıkardı.Sonra tatlı bir ses tonuyla konuşmaya başladı: -Bu durumda olduğun için çok üzgünüm.Ellerini çözücem.Ama lütfen kaçmaya çalışma.Burda olmanı istemezdim ama kaçarsan sağ bırakmazlar beni.
Ne kadar nazik konuşursa konuşsun.Eğer bir fırsat bulursam kaçacağım bu cehennemden.Ellerimi açtı.Hareket edince büyük bir acı hissettim.Sanki içeriden fareler kemiriyor.Yada hayır.Bu acı daha da fazla… Ellerimi tuttu.Camları kolumdan çıkarınca çığlık atmamak için kendimi çok zor tuttum.Eli hafif sayılırdı.Korktuğumdan daha a acıdı canım.Pantolonumu yırtınca şaşkınlıkla bacağıma baktım. O kadar kötüydü ki midem bulandı ve başımı çevirdim.Cam kırığı kocaman bir delik açmıştı orada.Kocaman cam parçasını çıkarırken kendime engel olamadım ve bağırmaya başladım.Her canımın acıdığını hissettiğinde defalarca özür diliyordu benden. İşini bitirdi.Ellerim ve bacağım sargılarla doluydu.Sinirle suratına baktım.Ne kadar nazik ve yakışıklı olsa da sinirle konuşmaya başladım: -Sizden nefret ediyorum.Buradan kurtulduğum gün hepinizi hiç acımadan öldüreceğim.Artık bir hiçsiniz…Korkun benden. | |
| | | Allstar01 Admin
Mesaj Sayısı : 1077 Vampir Gücü : 1353 Rep Puanı : 7 Kayıt tarihi : 10/09/09 Yaş : 29 Nerden : ßursa
| Konu: Geri: xx Karanlık xx 18.Bölüm Paz Eyl. 20, 2009 9:46 pm | |
| 17.Bölüm Part 1 Sadece nazik bir gülümsemeyle yüzüme baktı.Sadece bakıyordu: -İster inan ister inanma ama abimden bende nefret ediyorum.Küçükken aramız süperdi.İkimizin de motorlara olan tutkusu yıllar boyunca devam etti.Sonra o birileriyle tanıştı.Şu Lord denen pislikle bağlantısı olan adamlarla.Onun yanına gitmeye başladı.Günlerce eve gelmediği zamanlar bile oluyordu.
Gözlerime baktı.İnanıp inanmadığımı anlamaya çalışıyordu sanırım.İnanıyordum.Lord bir pislikti ama şu sahte kovboydan pislik yok şu dünyada… Dudaklarını ıslatıp konuşmaya devam etti: -Ben üniversiteyi kazandım.Veteriner olmamı istemiyordu abim.Kendi çetesine katılmamı istiyordu. -Çete mi? Dedim.
-Evet.Bir ara göçebe motorcularla takıldı.O kadar pis arkadaşları vardı ki,eve geldiklerinde odama kaçıp günlerce onlardan gizli barınıyordum.
-Abinden bu yaptıkları için mi nefret ediyorsun?
-Hayır.O bazen eve birilerini getirirdi.Kim olduklarını sorduğumda bana kim olduklarını söylerdi.Gerçekten kötü kişilermiş.Öldürülmesi gereken.Abimde öyle yapardı.Onları öldürürdü.Gene de Allah’ın verdiği canı ondan başka kimse alamaz. Bu yüzden gittikçe ondan nefret ettim.
-Neden çekip gitmiyorsun bu evden?Gidip kendine bir hayat kur yada ağabeyni şikayet et.Polisler gereğini yapsınlar.
-Öncelikle o benim abim.Buradan çekip gidersem kendisi daha kötü işler yapabilir.Ayrıca polislere gidip ne diyeceğim.”Abim evde insan öldürüyor.Bana yardım edin”mi diyeceğim. Polisler bana “sende onu izledin aferin” desinler.Bazı şeyler o kadar da kolay değil bayan…
Adımı getiremedi. -Samenta,diye ekledim.
Gülümseyerek sözüne devam etti: -Bayan Samenta.Bu arada Türk’sünüz değil mi?
Türkiye sınırları içinde olduğumu hatırladım bir an. -Hayır.Annem İspanyol.Babam amerikan.Okumak için buraya geldim.
-Lord’la nereden tanışıyorsunuz?
Bir iç çektim.Lord’la tanışmıyorum.Onu hiç tanımıyorum.Ama sanırım onun beni tanıması yeterli.
-Hikayemi sana anlatsam inanmayacağına eminim.
Çekici bir gülümsemeyle: -Denemek ister misin? Dedi.
-Hayır.Buna gerek yok.Bak.Madem insanların hayatını kurtarmayı çok seviyorsun.Bırak beni.Evime gideyim.Sende kaç.Seni bulamayacaklarına eminim. Kendinde söyledin.Burada kalırsam ölürüm.O iğrenç mikroplu camlar kollarıma girdiler.Dezenfekte edilmeleri gerekiyor.Bunu bilmem için tıp okumama gerek yok.
-Bunu yapamam.Ayrıca kollarını dezenfekte ettim.Sorun olmayacaktır.
Güldüm.Alaycı bu gülüşüm yüzünü ciddileştirdi: -Sen bir veterinersin.Ben bir hayvan değilim kovboyun kardeşi.Ben bir insanım.Tüm hislerim ve duygularımla bir insanım.
-Kovboyda nereden çıktı?
-Abin! .Kovboyları andırıyor.Ama yaptığı iğrençliklerle sahte kovboy olduğunu anladım.Yada özenti mi demeliyim?
Hafif bir kahkaha attı: -Komik birisin.Eğlenceli bir kişiliğin var.
Gözlerim gene üzüntüyle parladı: -Eğlenceli biriydim,kendi hayatıma aitken.
O sırada kapı açıldı.İri adam birde sahte kovboyu yanında getirmişti.Pardon,özenti kovboy.Abisini gören veteriner ayağa kalktı: -Durumu kötüydü Barış…. Tam sözlerine devam edecekken sahte kovboy sinirle haykırdı: -Benim adım Barış değil.Kurt!! Sinirle güldü benim veteriner: -Pardon “KURT”. -Kurt’u basa basa söylemişti-kendi benliğini inkâr eden bir pislik olduğunu unutmuşum.Ayrıca kızın durumu çok kötüydü.Hala kötüye gidiyor olabilir.Senin pis köpekçiklerinin mikroplu cam kırıkları neredeyse tüm vücuduyla bütünleşmişlerdi.Çıkarmak çok zordu.Bazı yerlerde iltihap belirtileri bile vardı.Hastaneye götürmek zorundasın.
Kurtcuktan bir kahkaha yükseldi: -ona kurt demeyeceğim çünkü kurt kadar asil bir hayvanın benliğini bu adi adamla kirletemem-
-Savaş, Savaş, Savaş…Hiç büyümeyeceksin değil mi KARDEŞİM.Eğer istiyorsan bayan kraliçeyi hastaneye götürmeye çalışabilirsin.Ama buradan çıkamayacağını biliyorsun.
Veteriner çocuğun adı Savaş mıydı? Hımm Savaş ve Barış.İsimlerini her kim koyduysa ters koymuş.Kurtçuğun adı Savaş veterinerin adı da Barış olmalıydı.Gene de iyi zevke sahipmiş.
Savaş: -Onu burada tutamazsın.Atmosferinde bile mikrop var.Lord onu görmek isteyecektir.Eğer yaralarının çabucak iyileşmesini istiyorsan onu eve almalısın.Oksijen olan bir yere.
Kurtcuk yanıma geldi.Sinirle ona bakıyordum.Beni inceleyen gözlerini oymak istedim bir an. Savaşa döndü: -Ona evimden bir oda vermem.Ama istiyorsan kendi odanı verebilirsin küçük kardeş dedi ve dışarı çıktı.Kel kafalı iri’de onu takip etti.İçimden o pisliğe sövüyordum: -Seni yalaka,pis kel,şişko,obez… Sonra savaşa baktım.Bana düşünceli düşünceli bakıyordu.Sonra düşüncelerinden sıyrılıp konuşmaya başladı: -Seni odama götüreceğim Bayan Samenta. | |
| | | Allstar01 Admin
Mesaj Sayısı : 1077 Vampir Gücü : 1353 Rep Puanı : 7 Kayıt tarihi : 10/09/09 Yaş : 29 Nerden : ßursa
| Konu: Geri: xx Karanlık xx 18.Bölüm Paz Eyl. 20, 2009 9:46 pm | |
| 17.Bölüm Part 2 -Bak Bay Veteriner. -Adım Savaş -O zaman bak Savaş.Benim eve gitmem gerekiyor.Siz kardeşlerin sorunu ne bilmiyorum ama beni bırakmalısın. Odadan dışarı çıktı.Birine eliyle işaret edip buraya gelmesini söyledi.Gene kel kafalı siyah giyimli içeri girdi.Boyu kısaydı ama kol kasları gelişmişti.Bana yiyecek gibi bakarken bay hayvan doktoru konuştu: -Böcek,bayan Samenta’yı odama taşıyacağız.Yaralı olduğu için çok dikkatli ol,dedi. Kısa boylu kel,beni merdivenlerden indirirken bacağımın gerçekten çok acıdığını hissettim.Kollarım zaten uyuşmuşlardı.Barakadan çıkıp eve girdik.Kurtçuk televizyonda film izliyordu.Beni görünce dudakları alayla kıvrıldı:- -Bayan Samenta.Sizi buralarda görmek ne güzel. Sinirle haykırdım: -Bunları ödeyeceksin kurtçuk. Dalga geçer gibi güldü: -Evet,evet.Biliyorum. Yukarıya taşınırken evi inceledim.Normalde güzel bir evdi fakat bakımsızlıktan çökecek gibiydi.Odaya girdik.Müzik açıktı.Metallica Unforgiven III çalıyordu.Bugün duyduğum en güzel sesti bu.James’in –Solist- sesini özlemiştim.Yatağa yatırılırken etrafa baktım.Garip.Kurtçuk gibi pis birinin kardeşinin odası bu kadar düzenliydi.Lacivert duvarların üstü siyah ve gri ağırlıklı tablolarla kaplıydı.Bilgisayar masası özel olarak yapılmıştı sanırım.Çok zevkliydi. Göz kapaklarımın ağırlaştığını hissettim uykum vardı.Belki de bu cehennem hayatı bir kenara bırakıp hayallerime gitmek istiyordum. Odaya bay veteriner de teşvik edebildi.Sinirle ona bakarken karnım guruldadı.Evet…Acıkmıştım.Sabahtan beri hiç bir şey yememiştim.Ama bunu düşünecek halde değildim tabi. -“Sen acıkmış olmalısın.Ah,ne kadar da aptalım, düşünmem gerekirdi.” -Aptal olduğunu biliyorum.Beni hala burada tutan bir aptalsın.Büyük hata yapıyorsun çocuk. -“Heeyy?Sakin ol bakalım.Teknik olarak rehinesin.” -Kapa çeneni. Hiçbir şey söylemeden aşağı indi.5 dakika sonra elinde bir tepsiyle geldi.Gelir gelmez: -Umarım makarna seviyorsundur. Başımı salladım. -Yemeyeceğim!! -Çocuklaşma Samenta.Yemek zorundasın.Ayrıca ne bu tavrın.Bana neden sinirlisin?Elimden geleni yapıyorum,görmüyor musun? -Hayır! Diye haykırdım. -Hayır bay psikopatın kardeşi.Göremiyorum.Beni bu cehennemden çıkarabilirsin,biliyorum.Ayrıca Lord’la konuşurum.Seni korur.Bundan eminim Savaş.Bana yardım et.Benimde hayattan beklentilerim var.Benimde hayatı yaşamaya hakkım var,biliyorsun. Yüzüme baktı.Sonra tepsiyi önüme koyup aşağı indi.Yataktan doğrulmaya çalıştım.Bacağım hissizleşmişti adeta.Üzerine bastığımda yanıyordu.Etrafta telefon aradım.Ve sonra bilgisayarı gördüm.İnternet!! Hemen Windows Live Messenger’ı aradım.Uff,ne kadar karışık bir bilgisayardı!Bulunca adresimi girmeye başladım: Groupdarkness.eva@hotmail.com [Böyle bir adres yok tamamen uydurmam ] Şifreyi girdim.Lanet olsun!Jackson online değildi.Online olanlardan birine tam durumumu anlatırken Savaş geldi.Lanet!! Ne yaptığımı görünce bana kinle baktı: -Sana güvenmeye çalışıyordum ama sen bu tavırlarınla bunu imkansız kılıyorsun Samenta.Sana yardım etmeye çalışıyordum ama sen…Neyse.Bir önemi yok artık.Bundan sonra seni Barıştan korumayacağım.Kendi bildiğini yap,dedi ve bilgisayarın fişini çekti.Başka bir şey söylemeden aşağı indi.Kahretsin.Nasıl bir fırsatı kaçırmıştım ben.Şimdi buradan kaçmanın bir yolunu bulmalıyım.Artık yanımda biri olmayacak.Bu işi Savaş’sız halletmeliyim.Ama nasıl? | |
| | | Allstar01 Admin
Mesaj Sayısı : 1077 Vampir Gücü : 1353 Rep Puanı : 7 Kayıt tarihi : 10/09/09 Yaş : 29 Nerden : ßursa
| Konu: Geri: xx Karanlık xx 18.Bölüm Paz Eyl. 20, 2009 9:47 pm | |
| Dışarıdan gelen motor sesleri sayesinde uyandım.Tanrım,hayran olduğum motor seslerinden nefret ediyordum artık.Camdan dışarı baktım.Siyah bir limuzin,etrafını saran 20’ye yakın motor vardı.Arkalarından da 2 tane minibüs geliyordu.Limuzini biraz daha inceledikten sonra kapı açıldı.Lord tüm asaletiyle limuzinden indi.Heyecanla bağırdım: -Lordd!!
Bacağımın acısına aldırmadan kapıya koştum.Ama kilitliydi.Bağırmaya başladım: -Bırakın beni!Sizi pislikler.Bunların hepsini ödeyeceksiniz…Bırakın beniii!!!
Kimseden çıt çıkmadı.Heyecanla cama koştum.Kahretsin! Cam’da açılmıyordu.Sinirle camı yumruklamaya başladım.Elimdeki acıyı umursamadan yumrukluyor ve deli gibi bağırıyordum: -Yardım Ediinnn!.Beni duymadıklarını anlayınca ağlayarak yere çömeldim.Kollarımdaki yaralar sızlıyordu.Cama yöneldim.Limuzinin kapısı kapalıydı.Demek ki Lord evdeydi.Yenilenmiş ümitlerimle kapıya koştum.Deli gibi tekmeliyordum: -Yardım ediiiin!^^ Bırakın beniii!!...
~~LoRd~~ [/b][/color][/color]
Onu götürdüler.Hayatımın en kötü noktasındayken bir meleği andıran yüzünü gördüm ve değiştim.Ona sahip olmak istiyordum.Herşeyimi verebilirdim onun için.Beni henüz sevmiyordu ama sevecekti…her şeyimi onun için feda edecektim çünkü.Herkes etrafımda toplanmış bana bakıyordu.Bense onu düşünüyordum.Giderken ki bakışını.Lanet okuyarak dışarı çıktım.Birkaç adamımı onları takip etmesi için yolladım.Çetenin üyeleri yanıma geldiler.Sakinleştirilmeye çalışsam da hayatımı almışlardı elimden.Birşeyler yapmalıydım.O olmasa yaşamazdım,biliyorum.Saatlerce oturdum.Elimden bir şey gelmiyordu.Şimdi o pisliğin mekanını basarsam meleğime bir zarar verebilirdi.Sabahın olmasını bekledim.Saatler asırdan beterdi benim için.Akrep ve yelkovana küfürler etmeye başladım.Neden bu kadar yavaş olmak zorundaydılar?
Sabahın ilk ışıklarıyla gözlerimi açtım.Odamda uyuyakalmıştım.Üstümü değiştirdim ve son hızla aşağı indim.Adamlarıma hazırlanmalarını söylerken Ayaz denen o herifin yanına gittim.Yanına diktiğim görevliden birisi ortalarda yoktu.Diğeri ise uyuyakalmıştı.Ayazsa sandalye ile yere düşmüştü.Yanına gidip uyanması için karnını ayağımla dürttüm: -Uyan pislik.
Gözlerini açmadı.Biraz daha tekmeledim.Gözlerini yavaşça açtı.Hafif bir inilti çıkardı.Beni görünce gözlerime nefretle baktı: -Seni pislik.
Sesimi çıkarmadım.Bu küçük solucan kendi kendine konuşuyordu.Biraz daha kendine geldi.Etrafına bakınırken merakla: -Samenta nerede? Dedi.
-Bu seni ilgilendirmez.Sen artık bir hiçsin solucan.Ve artık Samenta’yı unut.Samenta benim sevgilim.
Sorusunu hiç duraksamadan tekrarladı: -Samenta nerede dedim?
Cevaplamadan odadan çıktım.Zaten cevaplayamazdım da.e diyecektim?”Samenta’yı benim koskocaman evimden 100e yakın korumam varken bile kaçırdılar.” Mı diyecektim?Rezil bir durumdu bu.Utanç verici.Arabaların hazırlandığını gördüm.Arabama bindim.Öncen bir grup motosikletli korumam ilerledi.Arkasından ben.Benim arkamda da 2 tane K9 eğitimi almış köpekli korumalarla dolu minibüs vardı.Onların arkasında da 10’a yakın motosikletli adamım.Eğer bir çatışma çıkarsa hepsi Samenta’yı korumak için hazırdılar.Hızla o pisliğin evine ilerledik.Yaklaşık 30 dakika da oradaydık.Barış sanki oraya gideceğimden haberliymiş gibi bahçesindeydi.Burası bir ev değildi.Kulübeyi andırıyordu.Terkedilmiş,bakımsız ve kirli.Yanıma geldi: -Merhaba Lord’um.Emrinizdeyim.
Lafını bitirmez iptal bir kahkaha attı.Kahkaha atarken arkasındaki adamları da gülüyor mu diye kontrol etti.Sinirle esas soruyu sordum: -Sevgilim nerde? Sinsi gülüşüyle cevapladı: -O iyi ama onu göremeyeceksin Lord.
Yumruğumu sıktım: -Senden izin almaya görmedim sinek.Nerede o?
-O iyi.Ayrıca burası benim mekanım.Yaptığın her şey benim iznimle yürür.
O pisliği dinlemeden eve ilerlerdim.Kapı zaten açıktı.Etrafa baktım.Nerede olabilirdi?
-Samentaaa!...
Yukarıdan sesler geliyordu.Biri kapıyı yumrukluyordu sanki.Merdivenlerden yukarıya çıkacakken omzumdaki eli hissettim.Sonra elin sahibinin sesini.Yani Kurt’un: -Ev benim evim.Kızda benim rehinem.5.000 doları ver,kızı gör Lord.
Sinirle suratına baktım.
-O benim sevgilim.Birde senden izin mi alacağım?Git kendine para kazandıracak başkasını bul köpekçik.Ben sevgilimi görmeye gidiyorum.
-Parayı vericeksin Lord!
5.000 dolar benim için önemli değildi fakat o pisliğin istediğini yapmak bana ölüm gibi görüyordu.Gerçi onu görmek benim için daha önemliydi.Gurur şimdilik daha zayıftı.
-Tamam.Paranı alacaksın pis it. Deyip yukarı çıktım. Ses kesilmişti.Yeniden seslendim: -Samentaa!.. Nazik sesi bir iniltiye dönüşmüştü adeta: -Çıkarın beni buradaaan!! Koşarak sesin geldiği odaya yöneldim.Kilitliydi. Hafif uzun,siyah saçlı keçi sakallı 20li yaşlarda bir çocuk geldi.Önce beni baştan aşağıya süzdü.Sinirle haykırdım: -Aç şu kapıyı! Kapıyı açarken kulağıma fısıldadı: -Götür onu buradan. Önce şaşkınlıkla suratına kenetlendim.Sonra kapı açıldı ve onu unuttum.Samenta gözleri hafif yaşlı bana bakıyordu..:Büyük bir özlemle sarıldım ona.Belimde hissedince büyüm bir mutluluk kapladı içimi.Uzun zamandır hissedemediğim mutluluk… Onu bir daha kaybetmekten korktuğum için bırakamadım.Daha çok sıktım.Ama hafif bir inilti geldi.Hemen bıraktım ve onu inceledim.Ve gördüğüm manzarayla şok oldum. Kolları sargılıydı.Pantolonu yarısına kadar kesilmiş ve bacağı da sargılıydı.Üzüntü ve öfkeyle sordum: -Aman tanrım!Ne oldu sana?Kim yaptı bunu?Nasıl oldu?Kim yaptıysa onu öldüreceğim…
Neredeyse küfür etmeye başlayacakken narin parmağını dudağıma bastırdı: -Sakin ol.Hiç kimseye bir şey yapma.Sadece götür beni buradan.Sakın burada kalmama izin verme!
Ben hala onun kollarına bakıyordum.Sağ kolunun sargısında kan lekesi vardı.Öfkeyle sordum:
-Bunu kim yaptı sana?
-Sakin ol.Ben kendim düş…
Düşmek mi?Ne kadarda saftı.İnsanların kalbi kırılmasın diye koruyordu o pisliği.Kim bilir ne yapmıştı o pislik.
-Merak etme hayatım.Kimsenin kalbi kırılmayacak.Ama bunu sana yapan o pisliğin birazdan tüm kemiklerini un haline getireceğim…
Onu aşağıya indirmeye çalışırken çok zor yürüdüğünü fark ettim.Hemen kollarımla ayağını yerden kestim.Tüm olanların sebebi bendim.Ama bunun aracı o pislikti.Bunu ödeyecekti.Hemde fazlasıyla…
Elimde Samenta’yla aşağıya indiğimi gören Kurt bağırdı: -Hey hey hey!Adamım.Kız benimle kalıyor.Sen sadece görme ücreti verdin…
Ben birazdan sana ücreti göstereceğim pislik.Nazikçe Samenta’yı yere bıraktım ve o itin yanına geldim.Sinsi gülüşleriyle yüzüme bakarken sinirlerime hakim olamadım ve bir kafayla yere serdim onu:
-Ona nasıl zarar verirsin.
Ayağa kalkmaya çalışırken yüzüne bir yumruk daha yedi:
-Seni öldüreceğimi bile bile nasıl vurursun ona…
Ayağa kalktı ve Arkasında duran adama baktı.Kel ve iri adam bakışlarından bir sonuç çıkarmış gibi Samenta’ya ilerledi.Sargısını tuttu.Her ne yaptıysa sevgilim acıyla bağırdı.Ona doğru bir adım attım.O sırada adamlarım evin etrafını sarmışlardı bile.Hatta çatışma çıkarsa evde kalan diğer adamlarım da anında burada olacaklardı:
-Bırak onu,yaşatmam seni.O sırada belimde bir yumruk hissettim.Samenta’nın bağırışları artıyordu.Arkamı döndüm.Pis it bana vurmaya çalışıyordu.Bir yumrukla onu tekrar yere serdim ve ayağımı göbek boşluğuna koydum.Eğilip suratına sinirle baktım: -Seni pis köpek!Eğer Samenta’nın canı biraz da acırsa sana yemin ediyorum tüm ağırlığımı bu boşluğa veririm.Anında ölürsün,emin ol…
Arkadaki adama “ bırak” komutu vermesini bekliyordum.Ama hiç sesini çıkarmadı bile.Biraz ağırlığımı verdim.Acıyla inledi:
-Bırak dedim!!
Başıyla Samenta’yı tutan adama işaret verdi.Kapının yanında duran adamıma baktım.Koşarak Samenta’nın tanına gelip onu kucakladı.Onlar dışarıya giderken bende Kurt’a baktım.
-Sevgilimi elimden alacağını düşünerek nasıl bir salaklık ettin biliyor musun köpekçik?Gücümün farkında değilsin sanırım.Sen bir hiçsin artık.Ona vurduğun her darbe için bir çizik yiyeceksin.
Acıyla bağırdı: -Kendisi düştü.Ben bir şey yapmadım.
-Eveett.Tabiki de kendisi düştü.Sen zaten bir meleksin,dedim ve biraz daha ağırlığımı verdim.Adamlarım tüm adamları etkisiz hale getirmişlerdi.Cebimden çakımı çıkardım ve Kurt’un koluna “S” harfi kazıdım.Acıyla inledi: -Sen bittin pislik.Senin ………
-Ah küçük köpekcik.Canın bir harf daha mı istiyor? Dedim ve kolunun yanına “L” harfi daha ekledim.Akıllanmış olacak ki sadece acıyla bağırdı.
Ağırlığımı biraz daha verdim ve kapıya doğru ilerledim.Samenta”yı arabaya bindirmişlerdi.Hızlı ve büyük adımlarla arabaya ulaştım. Bana bakan gri renkli çift göz vardı.Şaşkınlıkla bana bakıyorlardı.Dudaklarımı dudaklarına yakınlaştırdım ve büyük bir arzuyla onu öptüm. | |
| | | Allstar01 Admin
Mesaj Sayısı : 1077 Vampir Gücü : 1353 Rep Puanı : 7 Kayıt tarihi : 10/09/09 Yaş : 29 Nerden : ßursa
| Konu: Geri: xx Karanlık xx 18.Bölüm Paz Eyl. 20, 2009 9:48 pm | |
| Kendimi yavaşça geri çektim.Bana yiyecek gibi bakarken kendini toparladı ve şoföre seslendi: -Eve…
Araba yavaşça kalktı.Gözlerini kırpmadan beni incelediğini biliyorum.Rahatsız olmuştum.Bunu oda biliyordu.Ayrıca o aşşağalık iri,özenti kurtçuğun verdiği emirle ellerimi sıkmıştı.Yaralarım o kadar yandı ki… Zaten kanla desenlenmiş beyaz sargım daha da fazla kırmızı olmuştu… Lordun sarayına geldik.Kapı koruma tarafından hızla açıldı.Önce Lord sonra ben indim…Burayı özlemiş miydim? Hayır,hiç sanmıyorum.Özleseydim gülümseyerek bakardım bu sarayı andıran eve…Ama benim gözümde harabeden farksızdı…Lord belimi sardı: -Evine hoş geldin Kraliçem
Ayaz…Yeri değildi ama onu çok merak ediyordum.Ellerini belimden iterek sordum: -Ayaz nerede?
Bana sevgiyle bakan gözleri donuklaştı.Duygusuzca cevapladı: -Hala aynı yerinde.
Sinirle baktım: -Ne! Ama o…yaralıydı…Sen… Sen kötü birisin Lord.
Sinirle eve ilerledim…Eve girince Kate beni karşıladı: -Saaaaaammmm…Seni gördüğüme nasıl sevi…Ops!…Senin ellerine… ne oldu…
-Sonra anlatırım Kate.Şimdi yalnız kalmak istiyorum…
Odama giderken Kate'e: -Ayaz nasıl? Dedim.
-Bilmiyorum.Yemek yemedi.
-Beni onun yanına götürür müsün?
-Sam…
-Lütfen Kate.Anla beni…
-Yapamam Samenta.Üzgünüm.
Sinirle kolundan ayrılıp kapıyı kapattım.Sanırım artık Ayaz'ı görmek zorundaydım…Ama önce yırtık pantolondan ve yırtık body'den kurtulmak zorundaydım…Dolabı açtım ve gene sade bir şeyler aradım.Hiç uygun bir şey yoktu…Gri bir pantolon buldum…Üstüne de beyaz üstünde Motosikletli bir hayaletin resmi olan sweat… Şimdi yapmam gereken tek bir şey vardı:Ayazı da alıp buradan kaçmak…
Merdivenlerden aşağı inerken kimseyle karşılaşmak istemiyordum ama Lord la karşı karşıyaydık…Beni görünce düşünceli yüzü mutlulukla kaplandı: -Nasılsın hayatım.?!
Ona gerçeği söylemeli miydim?Yani Ayaz'ı görmeye gittiğimi:
-Ben aslında su içmeye gidiyordum.
Geçerli bir yalan sayılabilirdi.Elimden tuttu ve beni mutfağa götürdü:
-İstediğin bir şey olursa bayan Scott'a söyleyebilirsin.Gerçekten yetenekli bir aşçıdır.
Donuk bir sesle: -Tamam,dedim…
Ağzına kadar su dolu olan bardak bana uzandı.Su içerken bile başımda bekliyordu.Sanki kaçacakmışım gibi.Gerçi ilk fırsatta kaçacağımı oda anlamış olmalı… Suyu zorla bitirdim.Karnımın şiştiğini hissedebiliyorum. -Ayazı görmek istiyorum…
Bu sözüm bazı şeylerin başlangıcı oluvermişti… Sinirle haykırdı: -Hayır.
-Ne demek hayır.Onu görücem dedim ve görücem…
-Hayır dedim.Ayazı unut.Artık ben varım.Ben senin yanında olacağım…
-İstemiyorum.Seni istemiyorum.Ben Ayaz'ı istiyorum.Bırak beni!Evime gitmeliyim.
-Seni seviyorum Samenta.Bunu neden anlamıyorsun?Sen benim hayatımsın…
-Sen ve ben çok farklıyız.Başka dünyalara aitiz.Ben seni sevmiyorum.Seninki beklide bir hevestir.Anlıyor musun?
Gözlerini gözlerime kenetlendi.Sinirle elimi tutup bana bağırmaya başladı:
-Sen ayrı bir dünyadan olsan bile artık benim dünyamdasın sevgilim.Ve ben seni sonsuza dek seveceğim.Sende beni seveceksin,emin ol…
-Hayır!
Elimi sertçe çekip mutfaktan aksayarak çıktım.Ayaz'ın yanına gitmeliyim.Onu çok merak ediyorum.Nerede olduğunu hatırlamaya çalıştım.Sanırım bir kat daha aşağıdaydı…Aşağı yavaşça indim.Ve evet…Onu buldum.Kapıyı açmaya çalıştım.Ama kilitliydi.İçeride kesin bir çoban vardır diye düşünerek kapıyı çaldım:
-Aç şu kapıyı.
Kapı usulca açıldı.Bodyguardları andıran bir adam karşımdaydı.İçeri girdim..Önce beni engellemeye çalıştı ama Lord'un haberinin olduğunu söyledim.Ve Ayaz… Adeta çökmüştü…Gözleri kapalı ve başı öndeydi.Dünkü gibi…Koşarak yanına gittim: -Ayaz…Beni duyuyor musun? Lütfen aç gözlerini…
Mosmor olmuş göz kapakları yavaşça aralandı:
-Samenta,sen iyisin…
Gülümsemeye çalışırken göz yaşlarım yerçekimine karşı gelemeyerek yanağıma süzüldüler… Titrek sesimle konuştum:
-Ben iyiyim…Dayan lütfen…
Zorlukla konuşuyordu:
-Beni takma…Bende iyiyim.
Bu halde nasıl iyi olabilirdi diye düşünürken kapı sonuna kadar sertçe açıldı…Lord sinirle içeri girerken öfkeyle soluyordu..Hemen ayağa kalktım.Kıyamet kopacaktı.
Onun kurallarına göre suçlu olan bendim.Ve evet.Buraya girmek için birkaç küçük yalancık atmıştım ama hepsi benim ve Ayaz'ın iyiliği içindi… Suçu ona atmak için Ayaz'ın ellerini bıraktım ve Lord'a bağırmaya başladım:
-Ona iyi bakacağına söz vermiştin ama onun haline bak.
-O benim neyim ki?
-Lanet olsun Lord.Senin de o pis Kurttan ne farkın kaldı ki?
Ortamı yumuşatmak için mi yaptı bilmiyorum ama gelip elimi tuttu:
-Kurt benim için çok önemli olan bir şeyi elimden aldı..
-Ayaz'da benim için çok önemli.O da benim her şeyim..
Bu lafın onu deli edeceğini biliyordum ama söyleyiverdim.. Sinirle ellerimi bıraktı ve Ayaz'a bir yumruk attı:
-O artık bir ölü.
Şoktaydım.Pis bir yumruğun ardından gözleri tümüyle kapandı.Yanına gidip elini tutunca gözleri yeniden aralandı:
-Sen bir psikopatsın Lord.Bırak beni,bizi rahat bırak..Ben Ayaz'ı gerçekten seviyorum..Senin sevgin sadece bir heves,bana inanmalısın.
-"Hayır",diye haykırdı.Sesi o kadar keskin ve yüksek çıkmıştı ki korkuyla kalkarak bir adım geri attım."Sen ve ben bir bütünüz Samenta.Bunu asla inkar edemezsin.Sen ve ben varız.Bütün dünya bizim sevgimiz üzerine kurulmuş ve Ayaz sadece bir aracı.." Arkasındaki adama: -Sevgilimi odasına götür ve oradan çıkmasın..
İri adamlardan nefret etmeye başlamıştım artık.Bu iri adam da beni kucakladı ve yukarı çıkarmaya çalıştı..Direndim.Yaralı kollarımla kapıya tutundum.Lord bana esas bakışı attı ve:
-"Artık bu aracıyla işimiz kalmadı sevgilim.Lord kraliçesiyle buluştu." Dedi.
Belinden bir silah çıkardı.Özel yapım gibi duruyordu. Çığlık atarak Lord'a bağırdım:
-Lord sakın!Ona dokunma,lütfen!!Lord!!
Kapıdan çıkarılırken Ayaz'a baktım.Dudağının kenarından kan akıyordu.Göz kenarları morarmıştı.Ama bakışları..Son bakışıyla kahroldum..Pişmanlık,sevgi,korku,üzüntü,mutluluk,öfke,..
İri adamdan bir anlık kurtulup Ayaz'a koştum..O iki kelimeyi duyunca zaten akan göz yaşlarım bir sel oluverdi adeta: "Seni seviyorum.."
Lord beni tuttu ve korumasına verdi.Artık gücüm tükenmiş olduğu için kendimi korumanın güçlü kollarına bıraktım.Merdivenlerden çıkarken o sesi duydum ve yıkıldım.O silah sesi kalbimin delinmesine sebep oldu..0 an gözlerim karardı..Göz yaşlarım önümü görmemi engelledi ve kendimi tamamen bıraktım.Dünya durdu.Sadece kalbimin sesiyle birleşmiş o silah sesi vardı..Gözlerimi kapattım.Dünya'nın dönmeye başladığını hissedince çığlıklarım hıçkırıklarımla bütünleşti..Deli gibi bağırıyordum.
-Hayırrr!!
Odama çıkarıldım ve üstüme kilit vuruldu.Yatağın üzerine kafamı gömdüm ve çığlık ata ata ağlamaya başladım.Hıçkırıklarımla boğuşurken kapı açıldı.Kafamı kaldırmadım.Yatağa gelen adımları hissedebiliyorum..Yatağa biri oturdu.Narin bir el başımı okşadı:
-Kendine bunu yapma.
Bu Kate'ti.
-Git buradan, diye haykırdım.
Git ve karanlığımla beni yalnız bırak.
-Benim ne suçum var?Haksızlık ediyorsun.
Başımı kaldırdım.Yüzümün kıpkırmızı olduğundan eminim ama artık aldırış etmiyorum:
-Hepiniz suçlusunuz.Beni buraya tıkadınız,özgürlüğümü hiçe saydınız,ellerimin bu hale gelmesinden siz sorumlusunuz…Ve şimdide hayatta en değer verdiğim kişilerden birini elimden aldınız..Peki ben…Ben size ne yaptım?Hiçbir şey.Lanet olsun Kate.Çık dışarı. Ayağa kalktım.Camı çerçeveyi yere indirmek istedim.O sırada başım döndü.Vücudum birden ağırlaştı ve güçsüzleşmiş bacaklarım bedenimi taşıyamadı..Gözlerim kararırken kendimi yere yapışmış hissettim..
**
Gözlerimi yumuşak yatakta açtım.Kolumdaki minik yanmanın sebebini anlamaya çalışırken Lord'un sesini duydum.Tanrım!Ne zaman uyanacaktım ben bu kâbustan?
-Sevgilim.Beni duyuyor musun?
Gözlerimi ona dikip kin dolu bakışlar attım.Neler olmuştu?Önce kolumdaki seruma baktım. Başımın dönmesi,midemin bulantısı..Daha da geri gidersek..Ayaz..Silah sesi…
Sanırım ne zamandan beri yemek yemediğim için oldu..Bu serumun beni iyi etmesini umuyordum..Serum takılı olduğuna göre bir hastanede olabilirdim..Etrafıma baktım.Hayır,burası kesinlikle bir hastane değildi..Lord'un Hipokrat yeminini bozan doktorları olduğuna eminim.
-Beni duyuyor musun Samenta??
-Ne yazık ki evet!.
-Bana belki sinirlisin ama…
-Sana sinirli değilim.Senden nefret ediyorum.
-Böyle söyleme Samenta.Beni üzüyorsun.
-Cehenneme git!
Ben tavana bakıyordum ama onun bana hayvan gibi baktığını biliyorum.
-Sinirlenince bir ayrı güzel oluyorsun.
-Buradan kaçınca en ağır cezalarla suçlanacaksın.İnsan öldürme,kız kaçırma,adam yaralama…daha da saymamı ister misin?Ama beni evime götürürsen kimseye hiçbir şey söylemem.Söz veriyorum.
Sadece güldü ve dışarı çıktı.Bu adam beni deli ediyor.Kendini ne zannediyorsa… Gözlerimi kapattım.Tam uykuya dalacakken kapı tekrar açıldı.Sinirle haykırdım:
-Beni biraz rahat bırakın!
-Samenta.
Bu ses…Evan..
Yanıma geldi.Beyaz giyinmişti. Çok iyi görünüyordu:
-Samenta.Bu bir rüya..Buradan en yakın zamanda çıkmaya çalış..Ama kaçacağın zamanı çok iyi ayarlamalısın.Yaralarının tamamen iyileşmesine izin ver.Sana güveniyorum ve seni çok seviyorum.Kendin için en iyi olanı yap.
-Meleğim gitme!
Kapıdan dışarı çıkarken muhteşem gülümsemesi yüzünde parladı.Onu ne kadar da çok özlemiştim..
Rüya biter bitmez uyandım.Bu bir işaretti.Evet.En yakın zamanda buradan ayrılmalıydım.Bunun bilincinde olduğum için şanslıyım.
Bölüm 19 – Nefret
Neredeyse 1 haftadır bu odanın içinde kilitliyim.Jackson beni deli gibi arıyordur.Ellerim iyileşmek üzere.İlk fırsatta buradan kaçacağım..Saat 09.00 tam 20 dakika sonra kahvaltım gelecek.Hiç şaşmaz..Duş alırken sargılarımı çıkardım.Yaralarım kabuk bağlamıştı.. İyileşmiş sayılırlardı.
Duştan çıktım..Yatağımın üzerinde siyahlara bezenmiş Kate oturuyordu. -Samenta,N'aber?
-Sence nasıl olabilirim?Beni zorla burada tutuyorsunuz!
-Nefretini kustun,bu kadar yeter.Şimdi biraz nefes al!
-Merak etme.İçimde hepinize yetecek kadar nefret var Kate.
Havluyla saçımı kuruturken kahvaltım geldi..
-Bugün biraz gezmeye çıkacağız.Lord senin için iyi geleceğini düşündü..Ne dersin?
-İstemiyorum.
Aslında temiz hava beni rahatlatacaktı ama Lord!la gezmeye çıkmak mı?Asla..
-Ne kadar inatçısın Sam!
-Evet Kate.Aslında ben iğrenç,inatçı,gıcık,kötü,ezik biriyim.Bir fikrim var,Neden beni bırakmıyorsun?
-Geldiğinden beri hep aynı şeyi söylüyorsun Sam!
-Neden acaba?
-Hala anlamıyor musun Samenta.Buradan asla sağ çıkamazsın!
-O zaman öldürün beni.
Oflayarak dışarı çıktı.Üstümü giyinirken düşünüyordum.Acaba gitsem mi?Üstümü giyinir giyinmez kapı çalındı.Cevabımı beklemeden Lord içeri girdi:
-Sevgilim.Kate bana dışarı gelmeyeceğini söyledi.
-Bana sevgilim demeyi kes artık.Senden nefret ettiğimi biliyorsun..
Yatağa oturdu:
-Bak,artık buradasın.Benim yanımda.Beni sevgilim olarak.Senin için yapamayacağım şey yok.Ama sen hala direniyorsun,biliyorum beni biraz da olsa seviyorsun..
-Sen bir katilsin Lord.Normal bir katil değil.Benim sevgilimin katili.Onun yerine mi geçmeyi mi düşünüyorsun.Çok beklersin..
-Heeyy.Sakin ol bebeğim.
-Çık dışarı.Ben gelmiyorum..
Dışarı çıkarken yanağıma bir öpücük kondurdu:
-Eğer fikrini değiştirirsen ben bekliyorum.
İçimden beklersin demek geçti ama ona aldırmadım.Saçım kendi dalgasıyla kıvrılırken bende kahvaltımı yaptım.İlk günler yemek yemekte direniyordum.Ama daha sonra gücümü toparlamam için yemeğe ihtiyacım olduğunu anladım..
Kahvaltımı bitirdikten sonra dışarıyı izledim.Ve harika fikir beynimde dolaşıverdi. Kaçış günüm bugündü..Bende onlarla gidecektim.Lord'a onunla biraz yalnız kalmak istediğimi söylecek ve diğer adamlarını başımızdan savacaktım.Lord'u etkisiz hale getirip motoruyla kaçacaktım.Bana yetişmesi imkansızdı..Ama Lord'u nasıl etkisiz hale getireceğimi bilmiyorum.Onu daha sonra düşünebilirim.Şimdi geziye geleceğimi Lord'a söyleme vakti..
Kapıya ulaştım..Gene kilitli.Kapıyı tekmelerken:
-Lord'u çağırın, diyordum
Çok geçmeden Lord içeri girdi:
-N'oldu hayatım.Beni çağırmışsın.
-Bende geliyorum..
-Fikrini değiştireceğini biliyordum.
-Ne zaman gidiyoruz?
-Saat 11'de çıkarız.
-Tamam.
Kapıyı kapatırken ona gülümsedim.Eğer ona iyi davranırsam bugün daha kolay geçerdi.Eve gitmek için sabırsızlanıyorum..
Dolabı açıp heyecanla rahat bir şeyler giydim..Saat 10.55 te Kate odama girdi:
-Kraliçem,hazır mısın? -Bana öyle deme. -Ne dememi istersin,prenses,lady…Lord'a uygun bir şeyler?
-Ben Samenta'yım..
-Adının ne olduğunu biliyorum.Hepimizin aile içinde isimleri olur.Mesela Lord,Cellat,Sombre…
-Gerek yok..Adımı seviyordum.
Büyük bir yalandı bu..Adımdan nefret ederim.Büyükannemin bana verdiği bu isim.. Dışarı çıktık.15'e yakın motor ve siyah limuzin.Tanrım..Limuzinle gidersek planlarım altüst olur. :[ Lord beni görünce yanıma geldi.
-Arabayla gitmek istemiyorum.Senin motorun yok mu? Dedim.
-Hayır,var.Sadece rahat etmezsin diye düşündüm.İstersen motorumla gidebiliriz.
Evet anlamında başımı sallarken gözüm motorlara takıldı.Mükemmellerdi. Her şey hazır olunca Lord'un motoruna bindik.Bordo-gri ve siyahtı..Oldukça rahattı.
Hız yaparak ilerledik.En önde oluruz sanıyordum ama güvenlik açısından ortalardaydık.Kate ve nişanlısı yanımızdan ilerliyorlardı.Yeşillik olan bir yere gelince durduk.Herkes motordan indi ve çimenlere yayıldı.Biralarını yudumlarken şarkı söylüyorlardı.Açık havada mükemmel bir eziyetti bu..Lord sıkıldığımı anlayınca: -İstersen eve dönebiliriz..
-Hayır ama belki bana motor kullanmayı öğretebilirsin.
-Tabi ki öğretirim.
Motoruna atladık ve sürüden ayrıldık..Biraz önceki araziye nazaran daha az eğimli bir yere geldik..Arazinin batı yakasını pembe çiçekler süslüyordu.Motor kullanmayı tabiki de biliyordum.Bilmiyormuş gibi yaparak bana öğretmesini bekledim.
-Bugünlük bu kadar yeter.Daha sonra devam ederiz,değil mi?
-İstersen devam ederiz (:
Gözlerinden mutlu olduğu belliydi.Birazdan bende mutlu olacakım.İşte o zaman görecekti.
Batıdaki pembe çiçeklere baktım.. Baktığımı görmüş olacak ki:
-Çok güzeller değil mi? Dedi.
Başımı salladım.
-Sana onlardan biraz getirmemi ister misin?
-Olabilir,dedim.
Çiçeklerin yanına gitti.Toplarken motora atladım ve çalıştırdım.Şaşkınlıkla bana baktı:
-Samenta.Bekle sana yardım edeyim.
Saf Lord.Kaçtığımı anlamamıştı hala.Gazı köklerken anlamış olacak ki arkamdan bağırdı: -Samenta hemen buraya dön.
Özgürlüğün verdiği mutlulukla gülümsedim.Hala tedirgindim ama yakalanmamak için elimden geleni yapacağım.
Şimdi İstanbul nerede kalıyordu?Ve yol nerdeydi? Burası çok karışıktı.Sağa doğru ilerledim.Lord diğerlerine haber vermiştir bile.Hepsi peşime düşecek.Sonunda asfaltlı yolu buldum.Yol boyunca devam ettim ama hala bir ev bile yoktu.Umarım bu motorun yakıtı bana yeter.
Sağ tarafta gördüğüm kulübenin önünde iki tane yaşlı kadın oturuyordu.Yanlarına gittim.Beni garipseyen bakışlarıyla süzdüler.
-Pardon.İstanbul ne tarafta kalıyor?dedim.
Önce kendi aralarında bir şeyler fısıldaştılar.Sonra içlerinden daha kilolu olanı konuştu: -Buradan doğruca git.Orada bir benzin istasyonu var.Oradan sağa dönüp doğruca gidersen bulursun.
Teşekkür edip yanlarından ayrıldım. Kadının dediği gibi 5 dakika sonra karşıma bir benzin istasyonu çıktı.Yakıt almalı mıydım?Ama yanımda hiç para yok.Motorda belki olabilirdi.. Sağ tarafta heybeyi andıran deri üzerinde metal çiviler olan bir çanta vardı.İçine baktım.Cüzdan yoktu ama 200 Türk Lirası vardı.Beraberinde silahta vardı.Lordun özel silahı.Ayazı vurduğu..Nefretle silahı inceledim. Gene aklıma Ayaz geldi ve hüzünüm tüm bedenimi sardı.Benzinliğe girdim ve bu motora uyan yakıt istedim.Benzinci bana garip ve şüpheli bakışlar attı.Sonra yakıt deposunu doldurdu.Para üstünün 10 Türk Lirasını bahşiş olarak bıraktıktan sonra emin olmak için benzinciye de yolu sordum.Kadınların dediklerini bana tekrar edince söyledikleri gibi yapıp sağa döndüm..Yol boyunca ilerledim.Ve efsane şehir İstanbul karşımdaydı.Bir müzik sesi duydum.Çantadan geliyordu.Aceleyle çantayı açtım.Bir telefon.Lordun olmalıydı."Demir"diye biri arıyordu.Telefonu açtım ama sesimi çıkarmadım.Lord'un etkileyici sesi bir anda ürkütücü oluvermişti.Sinirle bağırıyordu: -Samenta sen ne yaptığını sanıyorsun.Seni bulamayacağımı mı sanıyorsun?Yanılıyorsun küçük hanım.Sen benimsin.Sonsuza kadar benim olacaksın.Bunu bil.
-Adios Lord.Seninle hesabım bitmedi merak etme.Beni hafife alıp saf bir kız sandın.Yanıldığını sana göstereceğim..
Dedim ve kapattım.Telefonla beni izleyebilirlerdi.Ama beni bulmak istese zaten bulur.Nasılsa İstanbul onun. Özgürlüğüme doğru ilerlerken gerçekten korkuyordum.Jackson'u özlemiştim.Hemen evime gitmeliydim.Yada Jackson'a telefon etmeliydim.Çünkü Lord benden önce davranıp evime gidebilir.Telefonu alıp Jackson'un numarasını çevirdim..Açmıyordu.Bir sorun mu vardı?? | |
| | | Allstar01 Admin
Mesaj Sayısı : 1077 Vampir Gücü : 1353 Rep Puanı : 7 Kayıt tarihi : 10/09/09 Yaş : 29 Nerden : ßursa
| Konu: Geri: xx Karanlık xx 18.Bölüm Paz Eyl. 20, 2009 9:48 pm | |
| Al Can bunlar sana | |
| | | _eylül_ İnsan
Mesaj Sayısı : 127 Vampir Gücü : 142 Rep Puanı : 1 Kayıt tarihi : 10/09/09 Yaş : 29 Nerden : İstanbul
| Konu: Geri: xx Karanlık xx 18.Bölüm Paz Eyl. 20, 2009 11:11 pm | |
| | |
| | | Allstar01 Admin
Mesaj Sayısı : 1077 Vampir Gücü : 1353 Rep Puanı : 7 Kayıt tarihi : 10/09/09 Yaş : 29 Nerden : ßursa
| Konu: Geri: xx Karanlık xx 18.Bölüm Paz Eyl. 20, 2009 11:16 pm | |
| Valla Ceyda yazıo bu hikayeyii | |
| | | Ceyda~ Admin
Mesaj Sayısı : 334 Vampir Gücü : 410 Rep Puanı : 2 Kayıt tarihi : 09/09/09 Nerden : BursAnkara
| | | | _eylül_ İnsan
Mesaj Sayısı : 127 Vampir Gücü : 142 Rep Puanı : 1 Kayıt tarihi : 10/09/09 Yaş : 29 Nerden : İstanbul
| Konu: Geri: xx Karanlık xx 18.Bölüm Ptsi Eyl. 21, 2009 3:26 am | |
| bu bn olmuorm bu övgüler senaya gidiyor hahaha =) | |
| | | Ceyda~ Admin
Mesaj Sayısı : 334 Vampir Gücü : 410 Rep Puanı : 2 Kayıt tarihi : 09/09/09 Nerden : BursAnkara
| | | | _eylül_ İnsan
Mesaj Sayısı : 127 Vampir Gücü : 142 Rep Puanı : 1 Kayıt tarihi : 10/09/09 Yaş : 29 Nerden : İstanbul
| Konu: Geri: xx Karanlık xx 18.Bölüm Ptsi Eyl. 21, 2009 4:50 am | |
| haha şaka yaptm canım. inşallah koyarsın bekliorm byk bi heyecanla | |
| | | Ceyda~ Admin
Mesaj Sayısı : 334 Vampir Gücü : 410 Rep Puanı : 2 Kayıt tarihi : 09/09/09 Nerden : BursAnkara
| Konu: Geri: xx Karanlık xx 18.Bölüm Ptsi Eyl. 21, 2009 9:48 pm | |
| | |
| | | | xx Karanlık xx 18.Bölüm | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|